English French German Spain Italian Dutch Russian Portuguese Japanese Korean Arabic Chinese Simplified


14 Mart 2015 Cumartesi

Lider Bir Çocuk Yetiştirmek


Her birimiz kendimize göre donanımlı hale gelebilmek adına çalışıyoruz. Hepimizin öyle ya da böyle amaçları var ve bu amaçlara ulaşabilmek adına sürekli bir yarış, bir çaba içerisindeyiz. Bu çaba ister iş hayatında işi almak için yaşansın, ister okulda notlarımızı yükseltmek için, iserse bakkaldan ekmek almak için... Her şey bir çaba gerektiriyor. Belki oturduğunuz yerden, az çaba gerektiren bir iş yapıyorsunuz. Ancak bunun için bile insanları organize etmek gerekecektir. Bu da haliyle size fiziksel bir çaba gerektirmese de, zihinsel olarak gerektirecektir.
Çocukluğumuzda buram buram yaşadığımız bir şey vardı. Anne babalarımız bizlerle gurur duymak isterlerdi. Bizler de bunun için çabalardık.İster başarılı, ister başarısız bir öğrenci olalım bazılarımız sıf onları mutlu etmek adına karne notlarını bile değiştirmek gibi bir casusluğa girişmişti. Bu kişilerden biri olmadım. Başarılı bir öğrencilik hayatım oldu ama, şunu söylemem gerekir ki, çocuklarınızdan 'başarı' beklerken bunun her ders için 5 üzerinden 5 almak gibi bir olgu olduğunu sanmamalısınız. Çünkü 'başarı' diye adlandırdığımız şey her konuda aynı başarıyı göstermek olmamalıdır. Birinin sanatta başarılı olması, onun iyi bir yönetici olmasını gerektirmez. Ya da tam tersi. İleride iyi bir lider olabilecek potansiyele sahip çocuklar genellikle derslerde büyük bir başarı göstermezler. Bunu neden mi söylüyorum? Çünkü liderlerin en büyük özelliği biraz 'çılgın' olmalarıdır. Kuralların dışına çıkabilirler. Bütün bir ay ders çalışmayıp, zaman yönetimini öğrenerek bir derse 2 gün çalışarak başarı sağlayabilirler. Evet, böyle söylüyorum. Çünkü ben tam da böyle bir öğrenciydim.
Anne babalarımızı mutlu etmek, onların gururlarını okşamak bizler için hep motivasyon kaynağı olmuştu. Bir çoğumuza sınıftaki diğer çocuklar örnek gösterilerek 'O yapıyorsa sen de yapabilirsin, bak o bu konuda becerikli, sen de halledebilirsin' tarzı cümlelerle hedefleme yapmamız gerektiği öğretildi. Kendimizi kıyasladık. Kendimizi başarıyı belki de farklı bir alanda seçmek istemiş diğer bireylerle kıyasladık. Evet, belki Aysu'nun matematiği iyiydi. Bizimki o kadar iyi değildi. Ama lütfen! Belki de Aysu'nun resimi kötü iken, bizim resmimiz iyiydi... Olamaz mı?
Takdir edilmek başlı başına bir motvasyon kaynağı oldu. Bizim bu işi çok iyi bildiğimizi ima eden birine karşı kayıtsız kalamazdık. Sizlere soruyorum: Hangimiz karşımızda bizlere övgüyle yaklaşan birine karşı, 'Şaka yapıyor olmalısın, ben tamirden ne anlarım ki, bu konuda çok beceriksizim' dedik? Bir çoğumuz demedi. Ben de dahil. Belki de bizi tetikleyen şey bu oldu. En azından tamir etmeyi denedik. Başarmak için bunu bir referans olarak kullandık. Kafamızda ise tek bir şey vardı. 'Ben zaten bu işi biliyorum, biraz çabalasam halledeceğim.' 
Bir de tam tersi bir durum var. Başaramayacağımızı ima eden kişilere karşı daha dirayetli olduk. Bu bizi hırslandırdı kimi zaman. 'Demek yapamam ha, sen görürsün şunu bir tamir edeyim de..' diye düşündük. Ben sadece arayıcıyım sayın okuyucular.. Aklınızı okumuyorum. Sizlerden pek farkım yok. Tüm insanlar böyle düşünebiliyor.
Çocuklarda özgüven gelişimi tam da böyle başlar. Takdir edilmek, övülmek, motive etmek. Bir çocuğa 'Sen sakın dokunma, beceriksizsin, bozarsın' demek, zannederim ki yapılabilecek en kötü öğretim şekli olacaktır. Çocuklarınıza kendilerini gösterebilecekleri alanlar yaratın. Mutlaka bazı derslerde başarısız olsa dahi, başarılı olabilecekleri alanlar olacaktır. Tek yapmanız gereken fırsat yaratmak ve kendilerini keşfetmelerine izin vermeniz olmalıdır. Bunun için çaba harcayın. Bir çocuk yetiştirmek, bir marka yaratmaktan çok daha zor bir iştir. Ben de 'pazarlama gurusu' olarak doğmadım... Resim yaptım, voleybol oynadım, tiyatro eğitimi aldım, halkla ilişkiler alanında eğitim gördüm. Şimdi buradayım.. Çocuklarınıza farklı alanlarda deneyim sunmalısınız. Ne kadar şanslı biriyim ki, annem bu konuda bana inanılmaz destek verdi. Bir insan bir çok alanı deneyip, birini seçtiği zaman kafasında soru işaretleri kalmıyor. Çünkü seçtiğiniz şey gerçekten istediğiniz şey oluyor. 
Bugün çocuğunuza matematik ya da fizik dersinde zayıf aldığı için kızıyor olabilirsiniz. Belki de karşınızda 10 sene sonrasının ünlü bir sosyoloğu duruyordur. Veyahutta çok başarılı tezler yazacak bir türkçe öğretmeni. Bunu bilemezsiniz. İlham verin. Motivasyonunu kırmayın.
Motivasyon yalnızca ailemizden alacağımız bir oldu değil, aynı zamanda da iş hayatımızda da hissetmek istediğimiz böir olgudur. Başarılı şirketlerin çalışan adayları açısından tercih edilmesinin asıl sebebi de budur. Her birimiz başarılı işlerin bir parçası olmak istiyoruz. Bizi motive edecek bir ortam arayışı içerisindeyiz. Ailemizi, kendimizi, geleceğimizi düşünüyoruz. Belki iyi bir maaş çeki de fena olmazdı. Ama tek sebebi bu değil. Aynı zamanda başardığımızda bunun 'gerçekten takdir edilmesini' de istiyoruz. Başarınızın takdir edilmesi için, karşınızdaki kişilerin çoğu zaman sizden daha 'başarılı' olması gerekir. Neden mi? Çünkü sizden daha başarısız kişiler arasında bir çok zaman 'kıskançlık malzemesi' olursunuz. Mümkünse, ekibinizi sizden daha iiyi şartlarda eğitim almış, daha tecrübeli ve daha donanımlı insanlardan oluşan şekilde kurun. Pişman olmazsınız. Ayrıca yeni şeyler de öğrenirsiniz.
Margaret Fuller'in bir sözü var: ''Bugün bir okuyucu, yarın büyük bir lider'' Bırakın okusun, bırakın öğrensin. Bir söz daha: ''Bütün insanların kabiliyetlerine göre bir işi olmalı, bunun aksine hareket edilmesine hükümdar izin vermemeli.'' (Nizamımülk) Kabiliyetlerini keşfedebilmiş biri için hayat daha anlamlıdır.

LİDER BİR ÇOCUK YETİŞTİRMEK İÇİN NELER YAPMALIYIZ?

  1. Öncelikle çocuğunuza 'liderlik' kavramını açıklamalısınız. Örnekler vererek açıklamak daha kolay ve akılda kalıcı bir yöntem olacaktır. Liderlerin, diğer insanlar tarafından nasıl göründüğünü açıklamaya çalışın.
  2. Lidercilik oyunları oynayın. Diğer aile bireyleriyle toplaşın ve birini lider yapın. Ardından herkes onun hareketlerinin aynısını yapsın. Sırasıyla herkes bir süreliğine lider olsun ve ardından 'en iyi' figürleri yapan kişiye bir ödül verin.
  3. Atatürk'ten bahsedin. Onunla alakalı belgeseller ve videolar işe yarayabilir. Tarihi geçmişimizden ve Atatürk'ün özelliklerinden bahsedebilirsiniz. Veya başka bir lider seçin ve onu anlatın. Şahsiyet, donanım, bilgi, tecrübe, cesaret, yardımseverlik, iyi niyet, başarma arzusu gibi ögelerden bahsedin.
  4. Kendini ifade edebileceği konuşmalar yapmasını sağlayın. Çocuğun empati duygusunu harekete geçirerek bazı konularda sorumluluğu ona verin ve izleyin.
  5. Okulda aktif görevlere katılımı konusunda onu cesaretlendirin. Başkanlık yapması konusunda motive edici olun.
  6. Bazı liderlerin olmayışının nasıl bir karmaşaya neden olabileceğini düşünmesini isteyin. Örneğin basketbol takımının antrönörü. Ya da bir okul müdürü.
  7. Ona söz hakkı tanıyın, cevaplarını kesmeden dinleyin.
  8. Cesaretlendirin, öğretici ve aydınlatıcı olun.
  9. Ona uygulayabileceği projeler verin. Örn: Doğum günü partisi düzenleme gibi.
  10. Bu gibi bilgilerden birliktelik kurduğunuz hayat arkadaşınızı da haberdar ederek, koordineli biçimde hareket edebilirsiniz.

Unutmayalım ki, bugünün çocukları geleceğin liderleri olacaklar,
Sevgiyle,

Eda Demirden




11 Mart 2015 Çarşamba

CANNES’DA ŞEHİR ŞOV

Türkiye, 10-13 Mart tarihleri arasında Fransa’nın Cannes şehrinde düzenlenecek MIPIM’e damga vurmaya hazırlanıyor. Global yatırımcıların buluşma noktası olan fuarda bu yıl ‘İstanbul çadırı’ kurulacak, kentin maketi sergilenecek. Uluslararası katılımcıların İstanbul’u görebilecekleri 96 metrekarelik dev kent maketinde her saat başında İstanbul’un seslerini, tarihini yansıtan şovlar yapılacak. Geçmiş yıllarda gayrimenkul projeleri segilenen fuarda bu yıl şehirler ön plana çıkacak. Yabancı yatırımcılara İstanbul’un yanı sıra Antalya, Ankara ve Balıkesir de tanıtılacak.  Fuar alanında sergilenen maketler ve düzenlenen panellerle Türkiye’ye yatımın avantajları anlatılacak. Bu yıl 20 bin ziyaretçinin katılımıyla gerçekleşen Resmi MIPIM Açılış Kokteyli’nin ev sahibi İstanbul Ticaret Odası ve Beyoğlu Belediyesi olacak. Kokteylde uluslararası yatırımcıya Türk tatları ve kültürüyle İstanbul anlatılacak.
Ant Yapı: Ümraniye’de Geri Sayım
Ant Yapı’nın İstanbul Ümraniye’de inşa ettiği 42 katlı ‘Antasya Residence’ projesinin inşasında 42’inci kata ulaşıldı. 617 bağımsız birimden oluşan projede teslimlerin Ekim 2015’de yapılması planlanıyor. Antasya Residence, İstanbul’da, TEM Ümraniye kavşağında yer alıyor.  1. ve 2. köprü bağlantı yollarına yakın bir mesafede konumlanan projede teslimlerin Ekim 2015’de yapılması planlanıyor. Antasya Residence; Akasya Yapı’nın yaklaşık 50 dönüm arsası üzerinde geliştirdiği konut, ofis ve alışveriş merkezinden oluşan karma projenin konut bloğu olarak ortaya çıkıyor. Bu karma yapı içerisinde 42 kat ve 617 bağımsız bölümden oluşan konut bloğunda, standart kat planlarındaki 1+1 ve 2+1 dairelerin yanı sıra birleştirme imkanı sunan modüler sistem sayesinde daha büyük konut alternatifleri elde etmek de mümkün. Projede Üst kattaki daireler, Avrupa yakası silueti ve orman manzarasına hakim olmasıyla öne çıkıyor. Antasya Residence projesi yüzde 1 KDV avantajına da sahip.
Cennet Koru: 2 Milyar Lira Yatırım Yolda
Keleşoğlu İnşaat yeni gayrimenkul yatırımları için düğmeye bastı. İstanbul’da yatırım değeri 2 milyar lirayı bulan 3 proje planladıklarını belirten Keleşoğlu İnşaat Yönetim Kurulu Üyesi Fuat Keleş ve Dursun Keleş, İstanbul Küçükçekmece’deki CennetKoru konut projelerinde inşaatın yüzde 45’ini tamamladıklarını söyledi.  İstanbul Küçükçekmece’de hayata geçen CennetKoru konut projesinde inşaatın yüzde 45’ini tamamlayan Keleşoğlu İnşaat yeni gayrimenkul projeleri için çalışmalara başladı. Keleşoğlu İnşaat Yönetim Kurulu Üyesi Fuat Keleş ve Dursun Keleş, yıl içinde yatırım değeri 2 milyar lirayı bulan 3 proje planladıklarını söyledi. İstanbul Küçükçekmece’deki CennetKoru projesinde 408 konut ve 25 mağazaya yer verildiğini belirten Fuat Keleş, “Mayıs 2016’da tamamlanacak projede mağazalar da satışa sunuldu. Proje tamamlanınca 1500 kişiye ev sahipliği yapacak” dedi.
DKY İnşaat: 2 Yılda 3 Bin Konut Üretecek 
MIPIM’e katılan DKY İnşaat, yeni projeleri ilk kez uluslararası yatırımcılara tanıtacak.  DKY İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Ali Dumankaya, iki yılda 3 milyar lira yatırımla 3 bin konut inşa edeceklerini açıkladı. Şirket, İstanbul’un hızla gelişen lokasyonu Kartal’da gerçekleştirdiği ‘DKY Kartal’ projesini Avrupalı yatırımcıların beğenisine sunacak. DKY İnşaat ayrıca, Kağıthane, Çeliktepe, Göztepe, Sultanbeyli, Kadıköy, Maltepe gibi  bölgelerde gerçekleştireceği konut ve ofis projeleri ile ilgileri yatırımcılarla paylaşacak. DKY inşaat Yönetim Kurulu Başkanı Ali Dumankaya,  DKY Kartal projesi ile birlikte iki yılda 7 proje hayata geçireceklerini belirterek, 3 bin konut ve 3 milyar TL yatırım yapacaklarını ifade etti.
Emlak Konut: İstanbul’u Tanıtacak 
Fuarda İstanbul’un gelişen bölgelerini tanıtacaklarını belirten Emlak Konut GYO Genel Müdürü Murat Kurum, Başakşehir- Kayabaş, Batı Ataşehir bölgeleri ve İstanbul Finans Merkezi alanını yabancı yatırımcılara tanıtacaklarını söyledi. Fuara, Emlak Konut GYO olarak herhangi bir proje ile katılmadıklarını, projeden ziyade daha makro bir yaklaşım sergilemek hedefiyle yola çıktıklarını belirten Emlak Konut GYO Genel Müdürü Murat Kurum,  projelerin bulunduğu bölgeleri ön plana çıkartacaklarını dile getirdi. İstanbul Avrupa yakasında Yenişehir bölgesinin çekirdeğini oluşturan Başakşehir-Kayabaşı bölgesini yabancı yatırımcılara anlatacaklarını söyleyen Kurum,  “Fuarda tanıtacağımız ikinci bölge şirketimizin uzun yıllardır gelişiminde büyük emeğinin geçtiği ve birçok başarılı gelir paylaşımı projemizi tamamladığımız Batı Ataşehir bölgesi. Bunlara ek ve üçüncü olarak ise, özellikle hükümetimizin de kuruluşunda büyük destek verdiği ve bizzat şirketimizin de koordinasyonunda iştirak ettiği “İstanbul Finans Merkezi”. Bu üç alanı da özel olarak hazırlattığımız ölçeklendirilmiş model maketlerimizle tanıtacağız” dedi.
Kuzu Grup: Ortadoğu’dan Sonra Sıra Avrupa’da 
İstanbul Ataköy’de hayata geçecek konut projesi ‘Sea Pearl’,  Dubai’de düzenlenen gayrimenkul fuarı Cityscape Global’den sonra şimdi de MIPIM’de görücüye çıkıyor.  Kuzu Grup Yönetim Kurulu Üyesi Özen Kuzu, Fransa’daki fuarda yabancı yatırımcılardan önemli oranda ön talep beklediklerini söyledi. Özen Kuzu, MIPIM 2015 fuarının Türkiye’nin gelişen gayrimenkul pazarını tanıtmak ve İstanbul’un imajını yükseltmek için önemli bir organizasyon olduğunu dile getirdi.
Vadistanbul Bulvar: Yatırım Fonlarıyla Cannes’da Buluşacak
İstanbul Ticaret Odası’nın destekleriyle oluşturulan Türkiye çadırında, ‘Vadistanbul’ gayrimenkul projesi de yerini alıyor. Şirket yetkilileri fuarda yabancı yatırım fonları ile birebir görüşmeler gerçekleştireceklerini söyledi.  Bu yıl 26’ncısı düzenlenen MIPIM Fuarı, dünyanın birçok noktasından gayrimenkul projelerini yatırımcılarla buluşturmaya devam ediyor. Artaş Grubu, Aydınlı Grup ve Invest İnşaat’ın ortak girişimi ile hayata geçirilen, 1.1 milyar dolarlık Vadistanbul projesi MIPIM fuarında bu yıl da yerini alacak. Şirket yetkililer fuarda, yabancı yatırım fonları ile de birebir görüşmeler gerçekleştireceklerini söyledi.  424 bin metrekare alan üzerinde geliştirilen Vadistanbul’un ofis, alışveriş caddesi, AVM ve otelden oluşacak “Bulvar” etabı uluslararası arenada sergilenecek.
Bir boomads advertorial içeriğidir.

5 Mart 2015 Perşembe

BAZEN EN CESURCA KARAR, VAZGEÇEBİLMEKTİR!

''Giden midir terkeden, yoksa kalan mı?''
Şair der ki; ''Kalan gidenin gitmesine ses çıkarmıyorsa, çoktan terketmiştir..''
Nicanor Parra

Aklımızın ermeye başladığı daha ilk anlardan itibaren ebeveynlerimiz, çevremiz, arkadaşlarımız tarafından hep güdülendik. Bu güdülenme 'zorluklarla mücadele etmelisin', 'pes etme', 'sen güçlüsün' şeklinde oldu kimi zaman. Bazen de koroda şarkı söyledik, okulun takımına girdik, tiyatro oynadık... Annemizin dolu dolu gözlerle bizi izlediğini gördük, heyecanlandık. ''Devam et, sen yapabilirsin'' dendi. Yaptık. Belkide o kadar şanslı değildik... Annemiz ya da babamız yoktu yanımızda. Yine de pes etmedik. Çünkü insan doğasında pes etmemek vardır. Mücadele etmemiz gerektiği öğretilmiştir bizlere hep.

Karşımıza imkansız şeyler çıksa bile durmadık, denedik. Sanki daha iyisini, daha güzelini yaparsam, daha fazla çalışırsam olur diye hissettik hep. Olmamasını hep bir nedene bağladık. Tahmin edin hangi nedene? Tabi ki: ''Yeterince çalışamadım, yeterince istememişim demekki, aman boşver zaten istemiyordum..'' Kendinizi kandırmayın. Bir şekilde kendimizi haklı çıkarmanın binbir yolu vardı çünkü.

Pes etmek, vazgeçmek, tutum değiştirmek başarısızlıktır sandık bir çoğumuz. Sanki biz birden vazgeçsek, başarısız olacaktık. Aklımızda bir super kadın ya da super adam vardı belkide. Biliyorduk ki, onlar vazgeçmezdi. Onlar kararlarının arkadasın dururdu. Ancak gerçekten de böyle miydi acaba? Herkes mükemmel olmak zorunda mıydı? Denemek, başarısız olmak zaten doğal şeyler değil miydi.. ''Asla vazgeçmemek'' olgusu ne kadar realist bir düşünceydi? Mantıklı mıydı?

Bu sorunların cevapları belliydi. Bunca zaman kendimizi kandırdığımızın bilincine varan kişilerden biri olarak yazıyorum bu yazıyı. Vazgeçmek başarısızlık değildir. Aksine; İleride olabilecek problemleri öngörüp, stratejik davranabilmek, beklentilerin bilincinde olmak, hata yapmaktan korkmamak, kendine güvenmek gibi pek çok olumlu özellik sebebiyle gerçekleşir. Bu; İster eş, ister iş, ister oturduğunuz yer, isterse okul değişikliği olsun. Bu ve bunun gibi yapılacak pek çok değişiklikte aynı şey geçerlidir. 

Bazen o işin yürümeyeceğini, devam edemeyeceğini kabullenmeli, geleceği öngörmeye çalışmalısınız. Doğru olan budur. Gerçekçi olmak hiçbir zaman size zarar sağlamaz. Bazı insanlarda görülen yoğun biçimde duygusallık, melankoli, mutsuzluk, hayalperestlik gibi düşüncelerden uzaklaşmalı hayata tam da olduğu gibi bakmayı öğrenmelisiniz. Ne kadar hayal kurarsak kuralım, o kapının dışında her şey tüm gerçekliğiyle devam ediyor olacaktır. Bunu hayalleriniz değiştirmez. Bütün bu belirttiğimiz şeyler 'karamsarlık' değil, tamamiyle 'salt gerçeklik'tir.

Bazen kabul etmek ve vazgeçmek gereklidir. Değişimden korkmayın. 

Peki ne zaman? Ne zaman terk etmelisiniz? Ne zaman vazgeçmelisiniz? İşte bu nokta, herkesin merakla kendine kendine sorup, düşündüğü noktadır. Bir çoğumuz bu zamana karar vermekte oldukça zorluk çekiyoruz. Ne de olsa sonuna kadar mücadele edip, asla vazgeçmememiz konusunda güdülendik durduk hep. Nasıl bu kararı alacağız? Gerçekten de yararsız, hatta ve hatta zarar veren bir alışkanlıktan nasıl kurtulacağız? Bu belli ki, bize, ailemize, arkadaşlarımıza, işimize, markamıza, şirketimize zarar veriyor. Buna rağmen zorlanıyoruz.

Kendisini yaptığı işte yeterince ifade edemeyen, donanımını kullanamayan, hayal ettiği noktada olmayan insanlar olarak bu soruyu pek çok kişi kendisine soruyor. Bu, genişletilmiş markamızın altında bulunan bir ürünü öldürmek içinde geçerlidir. Evet. Ürünler ölür, tıpkı insanalar gibi. Ürün yaşam eğrisi söz konusudur. Ürünler doğar, büyür, doygunluğa ulaşır ve ölürler. Tıpkı talep gibi. Bir toplumun bir markaya ya da ürüne karşı talebi de aynen böyledir. Zaman geçtikçe bunu fark edersiniz. Kendisini yenileyemeyen, alt markaları olmayan, markasına fayda sağlayamamış her ürün ölür. 

Vazgemeyi bilememek bir çoğumuzun yaşadığı bir hadisedir. İlişkiler, işler, markalar, evlilikler... Bu konuyu pek çok başlık altında toplayabiliriz. Zamanı gelince vazgeçmesini bilmek gerekir. Bunun için beklemek, şekilden de anlaşılacağı üzere mantıksız olacaktır.

Bu hadise, sadece kendisine karşı özgüveni olmayan kişilerce değil, pek çoğumzu tarafından pek çok farklı konuda yaşanabilir. Kendimize engel olmayı ve kendimizi kandırmayı bir yana bırakıp her konuda profesyonel bir yaklaşım içerisinde olmak bizleri başarıya götüren en önemli etmen olarak karşımıza çıkmaktadır. Bitirme kararı versek bile iş uygulamaya geldiğinde yine de etkisiz eleman olabiliyoruz. Bu duruma düşmemek adına kararımızın arkadasında durmak. Kendi kendimize bunun nedenlerini sıramak belki de değişim ve yenilenme için atılacak en büyük adımdır. Mazeret ve devam etmek adına yeni gerekçeler bulmak durumu zorlaştırıp bizleri bir kısırdöngü içine hapsetmekten başka bir işe yaramayacaktır. 

Gerçekten de ömrünü tamamlamış o ürüne ihtiyaç duyuyor musunuz? Yoksa o ürüne ayıracağınız bütçeyi, daha büyük hasılat yapan, daha büyük satış rakamları elde etmiş yeni bir ürüne ayırsanız, daha büyük karlar sizi beklemiyor mu? Bu stratejik karar için daha ne kadar beklemelisiniz. Unutmayın ki; özellikle büyük ölçekli şirketlerde bir ürüne yapılan yatırım ciddi boyutlara ulaşabiliyor. Bazen de sonunu düşünmek gerekiyor. Ne de olsa; Sonunu düşünmeyen, kahraman olamaz. Belki de kahramanlığı ve süper kadın-erkek olmayı bu noktada yeniden tasarlamalıyız. İnovatif olun. İnovatif olmayan markalar, ürünler, şirketler, gerilemeye ve hatta tutunamamaya mahkumdurlar. 

Sanatçının dediği gibi: ''Bir yağmurun içinde ateş böceği misali gönlün yanıp sönmesidir bazen.Anlayan olmadığından mücadelesinden vazgeçmiştir,anlayan olacağı umuduyla baş koyduğu savaştan.''

Eğer risk almadan başarıyı yakalamıyorsak, vazgeçmek, aslında risk almaktır. Tek alternatif konusunda direnmek sizin zihninizi tek bir konuda düşünmeye zorlar. Bazen potansiyelinizi keşfedemezsiniz. Kendinizi alışkanlıklarınız çerçevesinde yaşamaya zorlarsınız. Ancak bu kendi kendimize yaptığımız en büyük zulümdür. Bazen en cesurca kararı verip, kendimizi alışkanlıklarımızdan kurtarmamız gerekmektedir. Ancak kendimizi keşfetmemiz, aslında ne istediğimizi bulmamız bu şekilde mümkün olmaktadır. Bu yüzdendir ki, 3. sınıfında üniversiteyi terk edip, başka bölümler okumaya başlayan öğrenciler var. Aslına bakarsanız bu zamanın değerini bizlere bir kez daha hatırlatıyor. Gerçekten istemediğiniz bir bölüm olmadığını anlamak ve o anda vazgeçmek için uzun bir zaman değil mi? Dediğimiz gibi zaman bizim aleyhimize işliyor. Harekete geçmek için ne bekliyoruz ki?

Üç yıl o kadar da uzun bir süre değildir. Bölümünü bırakıp, yeni bir bölüm okumaya karar veren öğrenci için asıl 'başarısızlık' hayatı boyunca terk ettiği bölümü okumaya devam ettiği için yaşayabileceği hayal kırıklığı ve mutsuzluk olacaktı. Ancak o bunun önüne geçerek bir karar aldı ve vazgeçmeyi bildi. Onlarca yıl beklemenin kimseye bir faydası olmayacaktır.

Eğer hali hazırda yürümeyen bir ilişkiniz var ise, neyi bekliyorsunuz? Kendinize nasıl mazeretler buluyorsunuz? Kendinizi ve çevrenizdekileri kandırıyorsunuz. Yapmayın. Bu genç üniversiteli kadar bile kendinize şans vermiyor olabilirsiniz. Vazgeçmemekle hem kendinize, hem çevrenizdekilere acı vermiş oluyorsunuz. Alışkanlıklarınızdan kendinizi kurtarabilir ve daha berrak bir düşünce biçimine kavuşabilirsiniz.

Riski alabildiğiniz an özgürleşirsiniz. O an kendiniz için bir şeyler yapmaya başlarsınız. Tazelenirsiniz. Daha özgür bir düşünce biçimine kavuşursunuz. 

Karayı gözden kaybetmeyi göze alamayan, yeni yerler keşfedemez!

Tek alternatifte direnmek daima size zaman kaybettirir. Olmayacak bir şey konsusunda ne kadar çok ısrar ediyorsunuz.. Bunu yapmayın. Ne iş, ne okul, ne ilişki be de iş hayatı.. Alternatif yaratın. Başarılı iş adamlarının, başarılı şirketlerin sırrı budur. Kendilerine daima alternatif ayaratırlar. Sizce Facebook'un kurusucu Mark Zuckerberg'in Twitter'ı satın alması bir tesadüf müydü? Hayır. Elbette değildi. Biz buna 'geleceği öngörmek' diyoruz. Siz inovatif olmak, kendine güvenmek, risk almak, opsiyon yaratmak deyin. Hepsi aynı kapıya çıkıyor.

Başka alternatifler sandığınızdan daha fazla yarar sağlayabilir. Ölmek üzere olan ürününüzün üzerinde daha fazla harcama yapmak ve yatırım girişimleri yerine niçin yurt dışına açılmıyorsunuz? 'Bir ürün bulur voleyi vururum' yerinei bambaşka bir sektöre girmek sizi niçin bu kadar korkutuyor. Hayata bir defa geliyoruz. Değişimden korkmayın. Riski sevin. Ancak hayatınızı riske atmayın. Her zaman inovatif olun, ama eğitimini almadığınız bir işi yönetmeyin. Günümüzde bu yanlışa bir çok iş adamı malesef düşüyor.

Tahmin edelim: Alışılmış rahatlığınızdan, kurulu düzeninizden ve daha pek çok sebepten dolayı vazgeçmiyorsunuz. Ne de olsa mevcudu yönetebiliyorsunuz. Ancak değişimden sonra da etkinliğinizi devam ettirebileceğiniz konusunda kafanızda oldukça fazla soru işareti barındırıyorsunuz. Vazgeçmeyi 'zayıflık' olarak algılıyor, zaman içinde korktuğunuz durumdan daha da kötü bir duruma girmeye başlıyorsunuz. Vazgeçmeyi 'yenilgi' biçiminde algılayıp, harekete geçmek konusunda sıkıntı yaşıyorsunuz. Belki de inançlarınız, büyüdüğünüz toplum, aldığınız eğitim, yetiştirilme tarzınız gibi bir çok etmenden dolayı bir ilişkiyi bitirmek size suç, günah, kötü, başarısızlık, yenilgi gibi tutumlar ile eşleştirildi. Ya da korkuyorsunuz. Açık bir biçimde, yalnızlaşmaktan, başarısız gibi algılanmaktan korkuyorsunuz. Vazgeçmeniz gereken şeye karşı daha fazla bağımlı bir hale geliyorsunuz. Açıkça söylemek gerekirse; Siz ciddi anlamda bir kısır döngü içerisinde, vazgeçmeniz gereken olguya karşı hastalıklı bir tutum sergiliyorsunuz. Bu tutumdan bir an evvel kurtulmalısınız.

Değişime direnmek yerine, değişimi başlatan kişi olun. Kuralları siz koyun. Uzlaşmacı ve inovatif davranın. Stratejiyi hayatınızdan çıkarmayın. İnsanalrı kırmayın. Kendiniz için iyisini, güzelini, mantıklısını isteyin. Kendinizi sevin ki, diğer insanalr da sizi sevsinler. Savaşmadan, kazanıp kazanmayacağınızı nasıl bilebilirsiniz? 

Nasıl karar alacağız?

“Allah’ım bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabullenmem için sabır; değiştirebileceğim şeyleri değiştirebilmem için cesaret ve bu iki durumu birbirinden ayırt edebilmem için bilgelik ver.” Cesaret ve bilgelik... Bu noktalara dikkat etmeliyiz. 

Son olarak şunu belirtmeliyiz ki, 'vazgeçmiyorum' diyenler çoğu zaman kaybetmekten korkanlardır. Risk almaktan korkarlar. Birazcık cesaret belki de istedikleri şeyleri yapamaya yetecek olsa bile, bu cesurca kararı alamazlar. Öncelikle bilgelik ve sonra cesaret gelmelidir vazgeçmekte. Çünkü; Bilgi sahibi olunmadan var olan cesaret, yenilgi getirebilir. Düşünün, karar verin ve uygulayın. 

''Bazen en cesurca karar, vazgeçebilmektir.'' 
Hayatınızdaki 'olumsuzluklardan' vazgeçebilmeniz dileğiyle,

Eda Demirden

Etiketler

2015 2016 4 saniye 7 unsur 7p affetmek Agresif stratejiler Ağızdan ağıza pazarlama Algı Algı yönetmek Alışveriş Alışveriş Merkezleri America Amerika Amerika nasıl Amerika oldu? Anadolu Efes analiz Anı yaşamak Apple Araştırma hedefi Araştırma Problemi araştırmak Araştırmanın künyesi Araştırmanın özeti Avusturalya Ayakkabı B2b Bağımlılık Bağlılık Bait bakmak Başak Değerli Başarı başarılı olmak Başarmak Berke Civan Berliner Bilgi bombardımanı Blog blogger BP Bu Tarz Benim Business Bütçe Bütünleşik pazarlama Bütünleşik Pazarlama İletişimi büyük etkiler bırakmak Cam ambalajlar Cam şişe Cem Çınlar CEO cesaret Ciddiyet ve disiplin Coca Cola content content marketing CRM CV çalışma hayatı Çevre Çevre kirliliği Çiçek çerçevesi Çocuk çözüm Çözüm üretmek Dağıtım Yar Doç Dr Selda ENE Daha güzel bir dünya Değer değişim deney Deneyim denge dengeli olmak Depresyon depresyonla başa çıkma Dersler digital dijital Dijital kampanya Dijital pazarlama Dijital pazarlamanın 5 temel taşı diş sağlığı duygu duygusal liderler Dünya Dünyanın en büyük markaları dürtü düşünür düzen Eleştiri Eminönü Empati Erdem Erdemli olmak Esir Eş zamanlı arama motoru Facebook fark fark yaratmak farklı olmak Farklılaşma Fayda Ferrari filickr Fiyat Formüller geçim Geneleneksel iletişim araçları Georgii Frantsevich Gouse Gerilla pazarlama Girişimci Giyim Google görmek Gurmania güçlü olmak Güven Güvenilirlik güzen Halil Erdoğmuş Hayal Hayatı kolaylaştırmak haz Hedef belirlemek Hitmet üreten hizmet Hoşgörü huzur IK Instagram içerik İçerik İçerik Moderatörü içerik pazarlaması ikna iknanın psikolojisi iletişim İletişim İletişim kirliliği ilham İlham İlişkiler imaj inanç indirim indirim yapmak indirimsiz markalar inovasyon İnovatif insan internet ipana İsim İsim hatırlayamama İsmi neydi? İstek istemek iş hayatı İşaret itibar iyilik izlenim jest kampanya kar etmek Karar karar almak Kares AVM karmaşa Kendimizi ifade etmek Kendini beğenmişlik Kevin Hogan kişilik Kitle KONUM KONUM TABANLI PAZARLAMA Konumlandırma Kuramsal Çerçeve Kurumsal yönetici küçük harf Kültür Lacoste Lc Waikiki leader lider LinkedIn Liste Listelemek Makale eleştirisi Maliyet Marka marka bilinirliliği marka değeri marka imajı marka inşası marka kişiliği Marka kültürü Marka Nedir? marka sadakati marka yaratmak Marka yönetimi Markalar markalarda bog kullanımı Marlboro Marmara Üniversitesi maske Medyada yer almanın artan maliyeti Medyanın çeşitlenmesi merak merak etmek Microsoft mimik Motive edici pazarlama msel pazarlama Mutlu olmak mutlu olmanın koşulları Mutlu olmanın yolları muzaffer şerif mücadele Müşteri müşteri ilişkileri Müşteri İlişkileri Müşteri İlişkileri Yönetimi müşteri memnuniyeti müşteri sadakati müşteri şikayetleri müşteriler Nasıl başarılı olunur Nestle Nike olumlu düşünmek Onedio Onel AVM Operasyonel pazarlama Ödev Ödevler ön yargı Önem ÖNERİM Özellikler Para para kazanmak Parekendeci Pazar Pazara uyum Pazarlama Pazarlama Araştırmaları Pazarlama Karması Pazarlama Kirliliği Pazarlama noktaları Pazarlama okuyanlar Pazarlama uzmanı Pazarlamanın P'leri people physical evidance Pinterest Place Plain pack Plastik atıklar PR Prestij Price Proaktif process Product Prof Dr Ahmet Ercan GEGEZ Prof Dr Fatma Müge ARSLAN Prof Dr Mert UYDACI Promotion psikoloji Radyo Rakip Red Bull rekabet Reklam Reklam ajansı Reklam Müziği Reklam önerisi Risk robert bosch Rus Rus kültürü Rusya Rusya pazarı sadakat sadık müşteri sağlık Samsung saniye Satış Satış temsilcisi Saygı Selfie Sembol Sevgi Sınavlar Sigara Simge Simple simülasyon Sistem sorulama sosyal sosyal girişimci Sosyal Medya Sosyal Medya Esiri Sosyal medya kampanyası taslakları Sosyal paylaşım Spor Starbucks Stiletto Strateji Stratejik pazarlama şans şansa inanmak şikayet şikayet yönetimi Şişe Şişeler takit etmek taklitçilik Tarihçe Tarz Tasarım Tatlı tatmin Televizyon Televizyon Reklamları Terim Tick Tock Boom Toptancı TREND tumblr Tutundurma tutundurma karması Tüketici Twitter uslup Ücret Üniversite Ünlü olmak Ürün Ürün çeşitliliği Ürün kalitesi Ürün yönetimi üyeler Vazgeçmek Vestel WOM Word of mouth Y nesli yaşam Yeni medya Yeni ürün geliştirme yeni yıl Yerli malı yorum yorum pazarlama yorumlar yönetici yönetmek Zafer Tanrıçası Zaman Zenginlik Ziyaret Ziyaretçiler