İnsanların bizim gibi düşünmeye çalışmalarını sağlamak, bizim hissetmelerini istediğimiz gibi hissetmelerini sağlamak için binlerce kitap yazıldı... Bir kısmı daha çok 'Şu kelimeleri kullanmak ikna düzeyini etkiliyor'', ''Şu şekilde oturmak karşınızaki kişiyi ikna eder'' şeklinde bir takım fikirleri sunarken, bazısı da daha matematiksel biçimde konusu ele alıyor.
Sebebi iş yada özel hayat, ne olursa olsun iknanın anatomisini anlamak, sırrını çözümleyebilmek her daim bir merak konusu oldu ve olmaya da devam ediyor. İnsanları ne kadar ikna edebilirsek aslında başarı da o kadar bizimle oluyor. Yaptığımız iş her ne olursa olsun amacımız yine insanları ikna etmek oluyor. Örneğin ne kadar başarılı bir mimar olursak olalım, çizimlerimiz ne kadar iyi olursa olsun yine de birini ikna etmeden projemizin onaylanmasını sağlayamıyoruz. Ne kadar iyi bir satışçı olmamızsa tamamen ikna gücümüzle ölçümleniyor. Ne kadar iyi bir şair olduğumuzsa satır aralarındaki ikna günü yüksek kelimeler ile belirleniyor...
Hayatta mutlu olmak, başarılı olmak, daha fazla para kazanmış için iknanın psikolojisini bilmemiz gerekiyor. Bunun içinde insan zihninin nasıl çalıştığını anlamamız büyük önem taşıyor. İnsanların yaptıkları hatalar, çoğunlukla onların zihinlerinde oluşan yanlış bir zihin modelinden kaynaklanır. Eğitimsiz anne-babalar, bebekleri ishal olunca, bebeklerine daha az su içirmeyi tercih ederler. Bu anne-babaların zihin modeli: “Eğer bebeğime az su verirsem, dışkısının da sulu olmasını önlerim.” şeklindedir. Oysa bu yanlış bir zihin modelidir; doğrusu, tam tersini yapmaktır. İshal olunca, insan vücudu su ve mineral kaybeder. İshal olan hastalara su vermek (mümkünse mineralli su vermek) gerekir.
İkna etmek için kişilerin zihninde oluşan davranış kalıplarını ve düşünme şeklini bilmemiz gerekir. İnsanlar yaşadıklarından etkilenir, deneyimlerden ders alarak karar verirler. İnsanlar önemli kararlar alırken (geçmişte yaşadıkları kötü deneyimler ağırlıklı olarak) geçmişte yaşadıklarını hatırlarlar. Üstelik insan zihni, geçmişi olduğu gibi değil, yalnızca kendi deneyimden yola çıkarak kaydeder. Bir insanın kararlarını ve davranışlarını etkilemek için onun o konuda yaşadığı önemli deneyimlerin ne olduğunu bilmek ve ona göre davranmak gerekir.



İnsanlar kendilerini bir resmin içine oturtmaktan hoşlanır. Herkes öyle ya da böyle bir imajı giyinir. İnsanlar bu fotoğrafların içinde, kendilerini güçlü, statü sahibi, neşeli, mutlu… sunarken bu görüntülerin arkasında gizlenmiş özlemler, kompleksler, suçluluk duyguları, mantıktan uzak kaygılar, geçmişle ilgili hesaplar barındırırlar. Bu imajları ve arkasındakileri çözümlemek de insan doğasını anlama, insanı etkileme ve ikna etme yollarını bulma açısından çok değerli ipuçları verir. İnsanların içsel gerilimlerini bilmek ve onlara bu gerilimleri aşacak yollar önermek, onları ikna etmek için son derece önemlidir.