Şansa inananlar ve inanmayanlar... Hepimizin kendimize göre gerekçeleri var. Ancak sizde ce kimilerinin gerçekten anne ve babalarından dolayı doğarken bile iyi bir hata sahip olmaları ve mutlulukları, kimilerinin de ailesel yapı yüzünden küçük yaşlarda çalışmaya başlayıp, hayatlarının lüks ve sefa içerisinde geçmesinin mümkün olmaması... Tüm bunlar tesadüf mü diyorsunuz? O zaman şans faktörünü de ele alıp biraz da bu kısmı inceleyelim.
Dört ayağı üzerine düşmek deyimini hepimiz duymuşuzdur. Doğru zamanda doğru yerde bulunan şanslı insanlar. Hatta bununla da kalmayıp doğru kişiyle evlenen, doğru bir kariyeri olan şanslılar.
Dört ayağı üzerine düşmek deyimini hepimiz duymuşuzdur. Doğru zamanda doğru yerde bulunan şanslı insanlar. Hatta bununla da kalmayıp doğru kişiyle evlenen, doğru bir kariyeri olan şanslılar.
Bazılarının da şanssızlık peşini bırakmaz. Eşinden, işinden yana mutlu olmazlar. Hayatları tam bir kaos halini alır. Yol kazaları peşlerini bırakmaz... En önemlisi, şanslı insanlar bazı şanssızlıklar yaşadıklarında bile başlarına geleni şansa döndürme yeteneğine sahiptirler. Şanssız insanlar ise şanslarını bile şanssızlığa çevirirler.
Şans üzerine çalışan Psikolog Richard Wiseman, kendisini “şanslı” ve “şanssız” gören kişilerle yaptığı yüzlerce deney ve görüşme sonunda şansın aslında bir tesadüf ya da kader olmadığını ortaya koyan sonuçlar elde etti.
Wiseman ve arkadaşlarının yaptığı deneylerde, kendilerini şanslı olarak niteleyen insanların psikolojik yapılarının şanssızlara göre çok daha olumlu olduğunu ortaya koydu. Şanslı insanların kafa yapıları, ruh halleri ve hayata karşı aldıkları tavır kendi fırsatlarını yaratma ve bu fırsatlardan yararlanma üzerine kurulu.
Wiseman, gözlem ve deneyleriyle şanslı insanları şanssızlardan ayrılan 4 temel özellik olduğunu tespit ediyor.
1. Şanslı insanlar fırsat yaratma ve önlerine gelen fırsatı fark etme konusunda beceriklidirler.
2. Şanslılar hayata karşı rahattırlar, iç huzurları yüksek, endişe katsayıları düşüktür. Bu sebeple sezgilerini daha rahat dinlerler, kararları daha isabetli olur.
3. Gelecek beklentileri olumludur. Tutkuları ve hayalleri vardır. Geleceği değiştirme gücüne sahip olduklarına inanırlar. Aldıkları kararlar bu inancı hayata geçirmek üzerinedir. İyimserlik en önemli özellikleridir.
4. Şanssızlığı şansa dönüştüren esnek bir yaklaşım benimserler. Düşerler ama kalkmasını bilirler. Depresyona girerler ama hemen toparlanırlar; hayata küsmezler. Yeni yollar dener şansızlığı şansa çevirecek bir yol bulurlar.
Wiseman, kendilerini şanssız olarak nitelendiren bir grup üzerinde ilginç bir deney yaptı. Bu insanların bir ay boyunca şanslı bir insan gibi düşünüp davranmalarını istedi. Yeni ortamlara girmelerini, deneyimlere açık olmalarını, hayata karşı daha olumlu bir tavır benimsemelerini, daha dışa dönük, daha sosyal olmalarını, kendilerini rahat bırakmalarını ve risk almalarını istedi.
Bu deneyin sonuçları çok etkili oldu. Gönüllüler şans fırsatlarının neler olduğunu ve şansın kendilerine nasıl yaklaştığını fark ettiler. Gönüllülerin %80’i kendilerini daha mutlu ve “daha şanslı insanlar” olarak nitelediler.
Bir bakış açısı insanın hayatını değiştirebilir. Hayata, olaylara, sevdiklerimize, işimize hangi bakış açısından baktığımız nasıl bir hayata sahip olacağımızı belirler. Hayatı nasıl ele aldığımız, nasıl baktığımız bizi mutlu ya da mutsuz; şanslı ya da şanssız kılabilir.
Kendilerini şanssız olarak niteleyen insanların ilk görüşte fark edilen bir gerginlikleri vardır. Bu gerginlik hem bir sonuçtur hem de neden; çünkü gergin olmak onlara yeni ilişkilerin, yeni fırsatların, yeni şansların kapılarını kapatır.
Şanslı insanlar ise daha rahat ve açıktırlar. Hayatı kucaklayarak yaşarlar. Algıları açık, çevrede olan bitene meraklı, yaklaşımları olumlu ve hoşgörülüdürler. İç seslerine daha çok güvenirler, müşkülpesent değildirler. Bardağın dolu tarafını gördükleri için daha hızlı karar alırlar, daha çok risk alırlar. Olumlu tutumları sayesinde yeni olasılıkları, yeni teklifleri ve fırsatları da kendilerine çekerler. Daha çok insanla tanışmak, yeni oluşumlar içinde yer almak, farklı ortamlara girmek, yeni projelere katılmak onlara daha fazla şans yaratır.
Richard Wiseman’ın dediği gibi “Şans ilahi bir hediye ya da sihirli bir yetenek değildir. Şans, bir zihin durumu, düşünme ve davranma biçimidir. İnsanlar şanslı ya da şanssız doğmazlar. Duyguları, düşünceleri ve davranışlarıyla şansı da şanssızlığı da kendileri yaratırlar.”
“Ne şanssız bir insanım ben.” derseniz, öyle olursunuz. Bu inancınız “kendi kendini kanıtlayan bir kehanet” gibi hayatınızı şansızlıkla doldurur.
Belki kendilerini şanssız görenlerin Wiseman’ın bir aylık deneyini hayatlarında anlamlı bir hayata kavuşmanın kapısını açabiliriz.
Kısaca; Şanslı gibi düşün, şanslı ol... Hadi deneyelim!

