İnsanların biri hakkında 'iyi-kötü','güzel-çirkin', 'olumlu-olumsuz' kararlarını 4 saniyede verdiğini biliyor muydunuz? Evet. Yalnızca 4 saniyede karşımızdaki kişi hakkında hissettiğimiz düşünceyi %85 olasılıkla sonraki zamanlarda değiştirmiyoruz ve kararımızı o 4 saniyede şekillendirmiş oluyoruz.
Düşününce, saniyeler içerisinde karşınıza çıkan fotoğrafları beğenip, beğenmemeyi seçip eşleşmenizi sağlayan arkadaş bulma uyulamayı mantıklı geliyor değil mi? Aynı tür uygulamalar videolu biçimde de var. Biriyle knuşup konuşmak istemediğinizin kararı artık sadece 2 saniye sürüyor. Günümüzde bu tip uygulamalar sayesinde herhangi bir surprizle karşılaşmadan kişi hakkında belli kriterlere göre seçim yapabiliyoruz. Bu tip uygulamaların artmasıyla okul, iş, aşk hayatı, alışveriş, gezi gibi alanlarda da seçim sürelerimizin kısalacağı kesinleşiyor.
Bir internet sitesi bizi 3 saniye içerisinde anasayfaya bağlamıyorsa, sıkılıp sayfayı kapatıyoruz. Ne kadar insafsızca değil mi? Yazdığımız konular ne kadar önemli ya da gerekli olursa olsun, okuyucu bu kararı 3 saniyede almış oluyor ve notunu veriyor! Bu da bizleri tasarıma, hızlı olmaya, içerik üretmeye ve farklılaştırmaya zorluyor.
Akıllı telefonların yaygınlaşması ve Instagram gibi uygulamaların kullanılmaya başlanmasıyla birlikte blogger'lar ciddi anlamda iş yapmaya ve para kazanmaya başladı. Fotoğraf çekimleri kaliteli olan, göze hitap eden kişiler blogger oluyordu ve çeşitli markaların sosyal medya üzerinden reklamlarını yapmaya başlıyordu. Bunun önüne geçilemiyordu! Hala devam ediyor ve gelecekte de edecek gibi görünüyor. Peki neden insanlar bu tip kişileri takip etmek istiyor? Bu sorunun cevabını verirken 4 saniye kavramını unutmamakta fayda var. İnsanlar göze hitap edecek ögeleri çok seviyor ve güzel şeylere bakmak istiyor. İstemsizce göz güzel şeylere alışıyor ve takip etmeye başlıyoruz. Bu da bloggerların işini kolaylaştırıyor.
Kararlarımızı sezgilerimizle veriyoruz. Ne kadar mantıksa olursak olalım, duygularımız bizi harekete geçiren şey oluyor. Sağlıklı bir görünüş, güzel dişler, güleryüz, pozitif tavır, sadece ve iyi bir makyaj, temiz saçlar ve koku... Aslında karşı cinsin bizden ne beklediğini açıklayan onlarca dergide yer alan şeyler (sürekli aynı konular farklı kelimelerle işlenir) sabittir. Bu söylediğimiz şeylerin dışında kalan 2 bin tl lik el çantası emin olun önemli değil! O kadar parayı yemeye içmeye ve spora harcabilirsiniz... Ya da sıradan bir çanta alıp içine 2 bin tl yi koyabilirsiniz:) 4 saniye içerisinde çantanız yer almayacaktır.
Mimikler bu dört saniye içerisinde çok önemli bir rol oynarlar. Karar verme sürecini birebir etkilerler. Mimiklerle desteklenmemiş bir anlatımla bir şey aktaramazsınız. El-kol hareketleri ve bakışlar söylediklerinizi doğrular nitelikte olmalıdır. Ancak bu şekilde başarılı bir görüşme yapabiliriz.
Kevin Hogan; ''İlk izlenim aslında tek izlenimdir'' der. Sonradan değiştirilmesi çok zor olan bu fikirlerin önemini kavramalı ve ilk karşılaşmaları ciddi anlamda önemsemeliyiz. İkinci bir şansımızın çoğu zaman olması zok zordur.
''O iyi ama bir şey var emin değilim'', ''Tam karar veremedim, biraz daha düşünmeliyim'', ''Bu işi sevdim ama yine de beklemek istiyorum'' gibi düşüncelerin altında yatan 4 saniyelik süreçte neler hissettiğimizdir. Çopu zaman hayatımızı bu sanşyelere göre şekillendiririz. Buna da ''içimden geldiği gibi'', ''hissettiğim gibi'' deriz. Kevin Hogan’a göre, insan hayatında ilk kez gördüğü bir insanın, önce toplumdaki yerini yani onun statü sahibi olup olmadığını değerlendirir sonra da onun çekici ya da itici bir insan olup olmadığına karar verir. Bu iki değerlendirme de söz konusu insanın dış görünüşünden kaynaklanır. İnsanın duruşu, boyu, kilosu, cildinin rengi, yüzünün simetrisi, saçı, nasıl giyindiği, kullandığı aksesuarlar… o insanın hangi gruba tasnif edileceğini yani toplum içindeki yerini ve ne kadar çekici olduğunu belirler. Kevin Hogan “İnsan, yüzünü değiştiremez ama surat asmak yerine gülümsemek kendi elindedir.” der. İnsan kendine özen göstererek, herkes üzerinde daha olumlu izlenimler yaratacak adımları atabilir. Dış görünüşün, insanın başarısı ve mutluluğu üzerindeki “korkutucu” etkisini bilmek bile, bu konuya gereken önemi ve önceliği vermemiz için yeterli bir nedendir. İyi bir ilk izlenim kendi haline bırakılacak bir şey değildir; kontrolü kendi elimizde olmalıdır.
Dört saniyede karar verdiğimizi düşünürsek, saniyelerin önemini bilmeli ve ilk intibayı gerçekten ciddiye almalıyız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder