English French German Spain Italian Dutch Russian Portuguese Japanese Korean Arabic Chinese Simplified


26 Nisan 2016 Salı

Merak Et, Başar!

Merak etmek, daha fazla araştırmayı, araştırmak da daha fazla bilgi sahibi olmayı beraberinde getirir. Bilgi başarıyı doğurur. Zeka da bu bağlamda doğrudan doğruya merakla alakalı diyebiliriz. Merak olmadığı yerde daha fazla bilgiye sahip olmak zordur. Merak etmek ve araştırmak istemediğimiz zamanda hayatla olan bağımızın zayıfladığını hissetmemiz olasıdır.

Carnegie Mellon Üniversitesi’nden Prof. George Loewenstein, bir grup üniversite öğrencisine sorular sorar ve bu soruların yanıtlarını kendisi verir. İkinci gruba da aynı soruları sorar ama yanıtları vermeden önce öğrencilerden yanıtları tahmin etmelerini ister.  Bu sırada öğrencilerin beyin faaliyetlerini (fMRI teknolojisiyle) inceler. Birinci gruptakiler soruların yanıtlarını hemen öğrendikleri için, beyinlerinde herhangi bir hareketlilik oluşmaz ve  konuya ilgilerini kaybederler.  İkinci gruptakilerin beyninde ise büyük bir hareketlilik oluşur. Zihinleri, soruyla yanıt arasındaki boşluğu doldurmak için çaba gösterir. Bu öğrenciler, aynı zamanda, yaptıklarından çok keyif alırlar. Merak insana enerji ve keyif verir.
Meraklı insan daha fazlasını öğrenmeye ihtiyaç duyar. Meraklı birini ikna etmek zordur. Hep daha fazlasını öğrenmek istemek, daha fazla araştırmak istemek o konuda profesyonelleşmeye götürür. İnsanlık tarihindeki bütün keşifler de bu merak sonucunda ortaya çıkmıştır. Yıldızların ne kadar uzakta olduğunu merak etmek,, gece ve gündüzün arasındaki zaman farkını merak etmek gibi bulgular uzay ve evren hakkında daha fazla bilgi edinmemizi sağlamıştır. Bilim meraktır. Albert Einstein kendinden bahsederken “Hiçbir özel yeteneğim yok; yalnızca merak tutkusu olan bir insanım.” demiştir.
Çocuklarımızın merakına da ortak olmalıyız. Merak dolu gözleriyle etrafı incelerken onlara bilgiler vermeli ve onları daha fazlasını araştırmaya teşfik etmeliyiz. Başarılı çocukları yetiştirmek için merak olmazsa olmazdır. Eğer meraklarına ortak olmaz ve sorularını cevaplamazsanız bir süre sonra soru sormamaya başlayacaklardır. Unutmamalıyız ki, çocuklar o ailede ne görürse onu taklit ederler. Onları yargılamadan dinlemeli, düşüncelerini öğrenmeli ve meraklarını tatmin etmeleri için onlara yardımcı olmalıyız.
Başarılı CEO’lar, sanıldığının aksine, her şeyi bilen insanlar değillerdir. Onlar hiçbir şeyi olduğu gibi kabul etmeyen, tıpkı bir çocuğun öğrenme merakıyla sorular soran; her şeyin neden ve nasıl olduğunu sorgulayan insanlardır. Eğer iyi bir kariyer planı düşlüyorsak etrafımızda gördüğümüz şeyleri merak etmemiz şarttır. İşyerinde hangi pozisyonda çalışırsak çalışalım diğer süreçler hakkında da bilgi sahibi olmak bizi ilerletecek ve profesyonel olmamızı sağlayacaktır. (Üretimde çalışan birinin ulaşım süreci hakkında bilgi sahibi olması gibi. Ya da satıcının üretimi bilmesi gibi. vs)
Merak dğrtğsğ olmayan, etrafını görmezden gelen, ilerlemeyi reddeden şirketler başarılı olamazlar. Hele ki günümüz dünyasında başarı, herkesten çok daha fazla meraklı olmayı gerektirir. Her zaman süreci iyileştirmek adına yeni projeler geliştirilebilir, her zaman yeni müşteriler bulunabilir ve her zaman üretimde gelişime gidilebilir. Bütün bunlar meraktan doğar, araştırmayla ışıldar ve çalışmayla görünür hale gelir. 

19 Nisan 2016 Salı

4 SANİYE


İnsanların biri hakkında 'iyi-kötü','güzel-çirkin', 'olumlu-olumsuz' kararlarını 4 saniyede verdiğini biliyor muydunuz? Evet. Yalnızca 4 saniyede karşımızdaki kişi hakkında hissettiğimiz düşünceyi %85 olasılıkla sonraki zamanlarda değiştirmiyoruz ve kararımızı o 4 saniyede şekillendirmiş oluyoruz.
Düşününce, saniyeler içerisinde karşınıza çıkan fotoğrafları beğenip, beğenmemeyi seçip eşleşmenizi sağlayan arkadaş bulma uyulamayı mantıklı geliyor değil mi? Aynı tür uygulamalar videolu biçimde de var. Biriyle knuşup konuşmak istemediğinizin kararı artık sadece 2 saniye sürüyor. Günümüzde bu tip uygulamalar sayesinde herhangi bir surprizle karşılaşmadan kişi hakkında belli kriterlere göre seçim yapabiliyoruz. Bu tip uygulamaların artmasıyla okul, iş, aşk hayatı, alışveriş, gezi gibi alanlarda da seçim sürelerimizin kısalacağı kesinleşiyor.
Bir internet sitesi bizi 3 saniye içerisinde anasayfaya bağlamıyorsa, sıkılıp sayfayı kapatıyoruz. Ne kadar insafsızca değil mi? Yazdığımız konular ne kadar önemli ya da gerekli olursa olsun, okuyucu bu kararı 3 saniyede almış oluyor ve notunu veriyor! Bu da bizleri tasarıma, hızlı olmaya, içerik üretmeye ve farklılaştırmaya zorluyor.
Akıllı telefonların yaygınlaşması ve Instagram gibi uygulamaların kullanılmaya başlanmasıyla birlikte blogger'lar ciddi anlamda iş yapmaya ve para kazanmaya başladı. Fotoğraf çekimleri kaliteli olan, göze hitap eden kişiler blogger oluyordu ve çeşitli markaların sosyal medya üzerinden reklamlarını yapmaya başlıyordu. Bunun önüne geçilemiyordu! Hala devam ediyor ve gelecekte de edecek gibi görünüyor. Peki neden insanlar bu tip kişileri takip etmek istiyor? Bu sorunun cevabını verirken 4 saniye kavramını unutmamakta fayda var. İnsanlar göze hitap edecek ögeleri çok seviyor ve güzel şeylere bakmak istiyor. İstemsizce göz güzel şeylere alışıyor ve takip etmeye başlıyoruz. Bu da bloggerların işini kolaylaştırıyor.
Kararlarımızı sezgilerimizle veriyoruz. Ne kadar mantıksa olursak olalım, duygularımız bizi harekete geçiren şey oluyor. Sağlıklı bir görünüş, güzel dişler, güleryüz, pozitif tavır, sadece ve iyi bir makyaj, temiz saçlar ve koku... Aslında karşı cinsin bizden ne beklediğini açıklayan onlarca dergide yer alan şeyler (sürekli aynı konular farklı kelimelerle işlenir) sabittir. Bu söylediğimiz şeylerin dışında kalan 2 bin tl lik el çantası emin olun önemli değil! O kadar parayı yemeye içmeye ve spora harcabilirsiniz... Ya da sıradan bir çanta alıp içine 2 bin tl yi koyabilirsiniz:) 4 saniye içerisinde çantanız yer almayacaktır.
Mimikler bu dört saniye içerisinde çok önemli bir rol oynarlar. Karar verme sürecini birebir etkilerler. Mimiklerle desteklenmemiş bir anlatımla bir şey aktaramazsınız. El-kol hareketleri ve bakışlar söylediklerinizi doğrular nitelikte olmalıdır. Ancak bu şekilde başarılı bir görüşme yapabiliriz.
Kevin Hogan; ''İlk izlenim aslında tek izlenimdir'' der. Sonradan değiştirilmesi çok zor olan bu fikirlerin önemini kavramalı ve ilk karşılaşmaları ciddi anlamda önemsemeliyiz. İkinci bir şansımızın çoğu zaman olması zok zordur.
''O iyi ama bir şey var emin değilim'', ''Tam karar veremedim, biraz daha düşünmeliyim'', ''Bu işi sevdim ama yine de beklemek istiyorum'' gibi düşüncelerin altında yatan 4 saniyelik süreçte neler hissettiğimizdir. Çopu zaman hayatımızı bu sanşyelere göre şekillendiririz. Buna da ''içimden geldiği gibi'', ''hissettiğim gibi'' deriz. Kevin Hogan’a göre, insan hayatında ilk kez gördüğü bir insanın, önce toplumdaki yerini yani onun statü sahibi olup olmadığını değerlendirir sonra da onun çekici ya da itici bir insan olup olmadığına karar verir. Bu iki değerlendirme de söz konusu insanın dış görünüşünden kaynaklanır. İnsanın duruşu, boyu, kilosu, cildinin rengi, yüzünün simetrisi, saçı, nasıl giyindiği, kullandığı aksesuarlar… o insanın hangi gruba tasnif edileceğini yani toplum içindeki yerini ve ne kadar çekici olduğunu belirler. Kevin Hogan “İnsan, yüzünü değiştiremez ama surat asmak yerine gülümsemek kendi elindedir.” der. İnsan kendine özen göstererek, herkes üzerinde daha olumlu izlenimler yaratacak adımları atabilir. Dış görünüşün, insanın başarısı ve mutluluğu üzerindeki “korkutucu” etkisini bilmek bile, bu konuya gereken önemi ve önceliği vermemiz için yeterli bir nedendir. İyi bir ilk izlenim kendi haline bırakılacak bir şey değildir; kontrolü kendi elimizde olmalıdır.
Dört saniyede karar verdiğimizi düşünürsek, saniyelerin önemini bilmeli ve ilk intibayı gerçekten ciddiye almalıyız.

12 Nisan 2016 Salı

Karmaşayı Çözmek İçin Yapılması Gereken 12 Şey

Karmaşa; Türk Dil Kurumun'da karmaşık olma durumu anlamına gelir. Bir anlamda karmaşa düzensizliktir de denilebilir. Düzen sahibi olmayan şeyler karmaşıklaşır ve bir süre sonra işin içinden çıkılamaz bir hal alır. Karmaşayı önleyebilmek için 'düzen' sahibi olmak gerekir.
Dengelerin değiştiği ortamlarda sistemler denge arayışına girerler. Düzen, kuralları beraberinde getirir ve toplum içerisinde kurallar olmazsa düzenden bahsedilemez. Çoğu zaman düzen sahibi olabilmek adına belli bir standarda uymayan objeler ortadan kaldırılır. Bu hareket o bölge için bir düzen yaratır. (Örn: romanları çalışma kitaplarının yanından ayırarak farklı bir yerde konumlandırmak)
Bazen yapılar başka bir yere alınır, yer değiştirilir, yıkılır, yenisi yapılır. Bütün bunlar karmaşayı önlemek içindir. Karmaşayı önleme ustalar her ne meslekte olurlarsa olsunlar daima başarılı olurlar. Çünkü iş hayatının 'problem çözücü, çözüm odaklı çalışanlara' ihtiyacı vardır. Bu çözümler yeni yolları bulmak, yeni yollar açmak, bir fikir ortaya atmak, bir proje geliştirmek şeklinde olabilir. Tüm bunlar yine düzen kurmak, kaosu ortadan kaldırmak amacı taşır.
Bugün okuduğum bir yazıda insan beyninin mükemmel işlevleri arasında inanılmaz bir fonksiyonun daha olduğunu ortaya koyuyor. 'Karmaşayı çözme niteliği'! Özetle; Bu özellik sayesinde beyin yalnızca sürekli düşündüğü konulara odaklanıyor. Düşünmediği meseleleri uyurken küçültüryor, siliyor ve yok ediyor. Bir noktada artık hatırlayamaz duruma gelmemizin sebebi de bu. Bazen birileri karşınıza çıkıp 'Beni hatırladın mı?' diye sorduğunda uzun uzun düşünmemizin sebebi bu. Tamamen yok edilmemiş, ancak bilinç altına atılmış onlarca düşüncemiz var. Beyin bu özelliği nedeniyle kendi kendine karmaşayı çözüyor ve düzenli olarak düşündüğümüz şeyleri ön belleğe alıyor. 'Demekki önemli olanlar bunlar' diye sınıflandırıyor. 
Karmaşayı Çözebilmek İçin Yapılması Gereken 12 Şey:
1. Beynin karmaşayı çözebilmesi adına uzmanlar her gün 8 saat uyku uyumanın çok önemli olduğunu savunuyorlar. 
2. Beynin temizlik yapabilmesi için ona zaman tanıyın. Acele etmeyin.
3. Sık sık sessiz ortamlarda zaman geçirin. 
4. Kötü düşüncelerden uzaklaşın. 
5. Kendinizi rahatlatın ve dinginleşin.
6. Rahatlatıcı müzikler dinleyin.
7. Sevdiğiniz insanlarla vakit geçirin.
8. En sevdiğiniz yemekleri yiyin.
9. Suyla zaman geçirin ve temizlenin(Deniz kenarına gidin, ılık bir duş alın, su için, suyla oynayın)
10. Kararlarınızı yazın ve düzenleyin.
11. Doğayı sevin. (Doğa insanlar içindir. Toprağı sevin.)
12. Hayvanlarla ilgilenin (Onlara yemek verin, kapınızın önüne bir kap su koyun.)
Bütün bunlarla karmaşayı çözmek mümkün. Unutmayın ki her insanın hayatında bazen iniş ve çıkışlar vardır. Her inişte üzüntüye kapılmak yerine, çıkışı bekleyin. Hayat sonu nereye gideceği belli olmayan up uzun bir yol gibi. Yolda bir çok şeyle karşılaşıyoruz. Sabırlı olun. Hayat surprizlerle dolu:)
Sevgilerimle,

5 Nisan 2016 Salı

İknanın Psikolojisi 2

İkna konusunda en meşhur yazarlardan birisi olan Vance Packard, 1950’lerin sonunda yazdığı kitapta, “insanları ikna etmenin gizli yollarını” anlatmıştı.O dönemler yeni filizlenen motivasyon araştırmalarından örnekler vererek insanların bilinçdışı davranışlarının satınalma kararlarında ne kadar etkili olduğunu anlatmıştı. Bir gazeteci olan Packard, yazdığı kitapta insan davranışlarına ışık tutmuş, o dönemin reklam sektörüne ilham kaynağı olmuştu.
Vance Packard, insanları etkilemenin, onları ikna etmenin sekiz gizli yolu olduğunu söylemişti:
  • Duygusal güvenliği oluşturmak: Satın aldığımız her ürün ve hizmette aslında “güvence” satın alırız. Bilinçaltımız bizi, sürekli güvenliğimizi temin edecek seçimler yapmaya; güvenliğimizi tehdit eden şeylerden de uzaklaşmaya yönlendirir. Kendi vücudumuzun, kendi evimizin, kendi ailemizin etrafına kurduğumuz “güvenlik zırhı” bizi rahatlatır. Bu görünmez zırhı delecek, tehdit edecek her gelişmeye karşı çıkarız. İnsanları ikna etmek için, yapılan önerinin, önce onların güvenlik alanını tehdit etmediğini  garanti etmek gerekir. İnsanlar, güvenliklerinin zedelemeyeceğini anlarlarsa, ikna olmanın kapılarını açarlar.
  • İnsanlara kendilerini değerli hissettirmek: Dünyanın her yerinde ev kadınları, çalışan ve para kazanan eşlerinin yaptıklarını daha değerli, kendilerini ise değersiz hissederler. Her gün yaptıkları ev işlerinin kimse tarafından takdir edilmediğini düşünürler. Aslında sadece ev kadınları değil, istisnasız hepimiz takdir edilmek isteriz. Herkes, Takdir görmek, beğenilmek ister. Packard’a göre, insanları kendilerine değerli hissettirmek, en güçlü ikna yollarından biridir.
  • İkna edilecek kişiye başrolü vermek: İnsan dünyaya bakarken kendini merkeze koyar. Güneş bizim için doğar, dünya bizim için döner. Hiç kimse günlük hayatını yaşarken bir bilim insanı mantığıyla yaşamaz. Bu nenedenle bir öneri ne kadar değerli olursa olsun, söz konusu durumda gerçek kahramanın kendisi olduğunu bilmek ister. İnsanlara bir ürün satmak için, başrolde onların olduğunu vurgulamak gerekir. İster sigarayla mücadele olsun, ister bir ürün veya hizmet satmak olsun ya da siyasi propaganda olsun, bu kural değişmez. Bu riyakarlık değil, gerçektir; çünkü insanlara yapılan bütün tekliflerin kahramanı doğal insanların kendileridir.
  • Yaratıcı dürtüleri harekete geçirmek:  İster kek yapsın, isterse sosyal bir kampanyaya katılsın, elde ettiği sonuçlarda insan kendisinin de bir katkısının olmasını ister. Ev kadınları hazır çorbaya, hazır keklere karşıdırlar. Ama kolay çorba ve kek yapmayı, bunu yaparken kendilerinin özel bir katkısının olmasını çok isterler. İnsanlara, kendi yaratıcılıklarını ortaya çıkaracak teklifler yapmak, onları ikna etmek için çok etkilidir.
  • Sevgi duygusunu ortaya çıkarmak: Sevgi unsuru barındıran, insanların sevgi verme-sevgi alma dürtülerine hitap eden teklifler her zaman daha ikna edici olur. Kimse içinde sevgi barındıran, sevgi duygularını tetikleyen tekliflere kayıtsız kalamaz.  Sevginin sıcaklığı en dirençli insanları bile esnetip onların ikna olmalarını kolaylaştırır.
  • Gücü ortaya çıkarmak: İnsanlar güçlü olmak, güçlü olduklarını başkalarının da görmesini isterler. Güçlü olduklarını sergileyerek başkalarını etkilemek isterler. Elektronik aletler, arabalar, mücevherler… hepsi birer güç göstergesidir.  Bir sosyal sorumluluk çalışmasına katkı veren insanları ilan etmek, kimlerin hangi katkıyı yaptığını duyurmak, insanların daha fazla katkı yapmalarını sağlar. İnsanlar güçlü olmayı ve güçlü görünmeyi severler.
  • Köklere hitap etmek: En modern insanlar bile güçlü köklere sahip olma duygusundan etkilenirler. İnsanları etkilemenin önemli bir yolu, onların köklerini ortaya çıkarmak, onları kendi kökleriyle yakınlaştırmaktır. İnsanları gelenekleri, kültürel kökleriyle buluşturmak, onları etkilemenin güçlü bir yoludur. İnsanlar kendi köklerine yakınlaşmaktan etkilendikleri gibi güçlü kökleri olan fikirlere de yakın dururlar.
  • Ölümsüzlük duygusuna hitap etmek: Ölüm kaçınılmazdır. Ama insan öldükten sonra da adının anılmasını ister. Ebedi olmak insanların kararlarını, davranışlarını etkiler. İnsanlar kendilerini ölümsüz kılacak bir teklife kayıtsız kalmazlar. Kendileri için olmasa bile değerli bir girişimin ölümsüzlüğüne katkı verme duygusuyla da motive olurlar.
Sadece pazarlama alanında değil, bireysel hayatımızda da iyi iletişim kurmaya ve insanları ikna etmeye ihtiyacımız var. İçinde bulunduğumuz her durumda insanları olumlu bir şekilde etkileyerek, kendi yanımıza çekebilir ve koşulları kendi lehimize çevirebiliriz. Bütün bunları hem ahlaklı hem de dürüst bir şekilde yapabiliriz.
İnsanların düşüncelerini, davranışlarını etkilemek, onları işbirliğine ikna etmek, ihtiyacımız olan önemli yetkinliklerimizden bir tanesidir. İnsanın fikri, projesi, önerisi ne kadar değerli olursa olsun eğer insanları ikna etmeyi başaramazsa sahip olduğu bütün kaynaklar değersizleşir, bütün emekleri boşa gider.
Hayatta mutlu olmak için de başarılı olmak için de insanları etkilemeyi, onları ikna etmeyi öğrenmeliyiz.

Etiketler

2015 2016 4 saniye 7 unsur 7p affetmek Agresif stratejiler Ağızdan ağıza pazarlama Algı Algı yönetmek Alışveriş Alışveriş Merkezleri America Amerika Amerika nasıl Amerika oldu? Anadolu Efes analiz Anı yaşamak Apple Araştırma hedefi Araştırma Problemi araştırmak Araştırmanın künyesi Araştırmanın özeti Avusturalya Ayakkabı B2b Bağımlılık Bağlılık Bait bakmak Başak Değerli Başarı başarılı olmak Başarmak Berke Civan Berliner Bilgi bombardımanı Blog blogger BP Bu Tarz Benim Business Bütçe Bütünleşik pazarlama Bütünleşik Pazarlama İletişimi büyük etkiler bırakmak Cam ambalajlar Cam şişe Cem Çınlar CEO cesaret Ciddiyet ve disiplin Coca Cola content content marketing CRM CV çalışma hayatı Çevre Çevre kirliliği Çiçek çerçevesi Çocuk çözüm Çözüm üretmek Dağıtım Yar Doç Dr Selda ENE Daha güzel bir dünya Değer değişim deney Deneyim denge dengeli olmak Depresyon depresyonla başa çıkma Dersler digital dijital Dijital kampanya Dijital pazarlama Dijital pazarlamanın 5 temel taşı diş sağlığı duygu duygusal liderler Dünya Dünyanın en büyük markaları dürtü düşünür düzen Eleştiri Eminönü Empati Erdem Erdemli olmak Esir Eş zamanlı arama motoru Facebook fark fark yaratmak farklı olmak Farklılaşma Fayda Ferrari filickr Fiyat Formüller geçim Geneleneksel iletişim araçları Georgii Frantsevich Gouse Gerilla pazarlama Girişimci Giyim Google görmek Gurmania güçlü olmak Güven Güvenilirlik güzen Halil Erdoğmuş Hayal Hayatı kolaylaştırmak haz Hedef belirlemek Hitmet üreten hizmet Hoşgörü huzur IK Instagram içerik İçerik İçerik Moderatörü içerik pazarlaması ikna iknanın psikolojisi iletişim İletişim İletişim kirliliği ilham İlham İlişkiler imaj inanç indirim indirim yapmak indirimsiz markalar inovasyon İnovatif insan internet ipana İsim İsim hatırlayamama İsmi neydi? İstek istemek iş hayatı İşaret itibar iyilik izlenim jest kampanya kar etmek Karar karar almak Kares AVM karmaşa Kendimizi ifade etmek Kendini beğenmişlik Kevin Hogan kişilik Kitle KONUM KONUM TABANLI PAZARLAMA Konumlandırma Kuramsal Çerçeve Kurumsal yönetici küçük harf Kültür Lacoste Lc Waikiki leader lider LinkedIn Liste Listelemek Makale eleştirisi Maliyet Marka marka bilinirliliği marka değeri marka imajı marka inşası marka kişiliği Marka kültürü Marka Nedir? marka sadakati marka yaratmak Marka yönetimi Markalar markalarda bog kullanımı Marlboro Marmara Üniversitesi maske Medyada yer almanın artan maliyeti Medyanın çeşitlenmesi merak merak etmek Microsoft mimik Motive edici pazarlama msel pazarlama Mutlu olmak mutlu olmanın koşulları Mutlu olmanın yolları muzaffer şerif mücadele Müşteri müşteri ilişkileri Müşteri İlişkileri Müşteri İlişkileri Yönetimi müşteri memnuniyeti müşteri sadakati müşteri şikayetleri müşteriler Nasıl başarılı olunur Nestle Nike olumlu düşünmek Onedio Onel AVM Operasyonel pazarlama Ödev Ödevler ön yargı Önem ÖNERİM Özellikler Para para kazanmak Parekendeci Pazar Pazara uyum Pazarlama Pazarlama Araştırmaları Pazarlama Karması Pazarlama Kirliliği Pazarlama noktaları Pazarlama okuyanlar Pazarlama uzmanı Pazarlamanın P'leri people physical evidance Pinterest Place Plain pack Plastik atıklar PR Prestij Price Proaktif process Product Prof Dr Ahmet Ercan GEGEZ Prof Dr Fatma Müge ARSLAN Prof Dr Mert UYDACI Promotion psikoloji Radyo Rakip Red Bull rekabet Reklam Reklam ajansı Reklam Müziği Reklam önerisi Risk robert bosch Rus Rus kültürü Rusya Rusya pazarı sadakat sadık müşteri sağlık Samsung saniye Satış Satış temsilcisi Saygı Selfie Sembol Sevgi Sınavlar Sigara Simge Simple simülasyon Sistem sorulama sosyal sosyal girişimci Sosyal Medya Sosyal Medya Esiri Sosyal medya kampanyası taslakları Sosyal paylaşım Spor Starbucks Stiletto Strateji Stratejik pazarlama şans şansa inanmak şikayet şikayet yönetimi Şişe Şişeler takit etmek taklitçilik Tarihçe Tarz Tasarım Tatlı tatmin Televizyon Televizyon Reklamları Terim Tick Tock Boom Toptancı TREND tumblr Tutundurma tutundurma karması Tüketici Twitter uslup Ücret Üniversite Ünlü olmak Ürün Ürün çeşitliliği Ürün kalitesi Ürün yönetimi üyeler Vazgeçmek Vestel WOM Word of mouth Y nesli yaşam Yeni medya Yeni ürün geliştirme yeni yıl Yerli malı yorum yorum pazarlama yorumlar yönetici yönetmek Zafer Tanrıçası Zaman Zenginlik Ziyaret Ziyaretçiler