English French German Spain Italian Dutch Russian Portuguese Japanese Korean Arabic Chinese Simplified


31 Mayıs 2016 Salı

ŞANSLI OLMAK




Şansa inananlar ve inanmayanlar... Hepimizin kendimize göre gerekçeleri var. Ancak sizde ce kimilerinin gerçekten anne ve babalarından dolayı doğarken bile iyi bir hata sahip olmaları ve mutlulukları, kimilerinin de ailesel yapı yüzünden küçük yaşlarda çalışmaya başlayıp, hayatlarının lüks ve sefa içerisinde geçmesinin mümkün olmaması... Tüm bunlar tesadüf mü diyorsunuz? O zaman şans faktörünü de ele alıp biraz da bu kısmı inceleyelim.


Dört ayağı üzerine düşmek deyimini hepimiz duymuşuzdur. Doğru zamanda doğru yerde bulunan şanslı insanlar. Hatta bununla da kalmayıp doğru kişiyle evlenen, doğru bir kariyeri olan şanslılar. 

Bazılarının da şanssızlık peşini bırakmaz. Eşinden, işinden yana mutlu olmazlar. Hayatları tam bir kaos halini alır. Yol kazaları peşlerini bırakmaz... En önemlisi, şanslı insanlar bazı şanssızlıklar yaşadıklarında bile başlarına geleni şansa döndürme yeteneğine sahiptirler. Şanssız insanlar ise şanslarını bile şanssızlığa çevirirler.

Şans üzerine çalışan Psikolog  Richard Wiseman, kendisini “şanslı” ve “şanssız” gören kişilerle  yaptığı yüzlerce deney ve  görüşme sonunda şansın aslında bir tesadüf ya da kader olmadığını ortaya koyan sonuçlar elde etti.

Wiseman ve arkadaşlarının yaptığı deneylerde, kendilerini şanslı olarak niteleyen insanların psikolojik yapılarının şanssızlara göre çok daha olumlu olduğunu ortaya koydu. Şanslı insanların kafa yapıları, ruh halleri ve hayata karşı aldıkları tavır kendi fırsatlarını yaratma ve bu fırsatlardan yararlanma üzerine kurulu.
Wiseman, gözlem ve deneyleriyle şanslı insanları şanssızlardan ayrılan 4 temel özellik olduğunu tespit ediyor.
1. Şanslı insanlar fırsat yaratma ve önlerine gelen fırsatı fark etme konusunda beceriklidirler.
2. Şanslılar hayata karşı rahattırlar, iç huzurları yüksek, endişe katsayıları düşüktür. Bu sebeple sezgilerini daha rahat dinlerler, kararları daha isabetli olur.
3. Gelecek beklentileri olumludur. Tutkuları ve hayalleri vardır. Geleceği değiştirme gücüne sahip olduklarına inanırlar. Aldıkları kararlar bu inancı hayata geçirmek üzerinedir. İyimserlik en önemli özellikleridir.
4. Şanssızlığı şansa dönüştüren esnek bir yaklaşım benimserler. Düşerler ama kalkmasını bilirler. Depresyona girerler ama hemen toparlanırlar; hayata küsmezler. Yeni yollar dener şansızlığı şansa çevirecek bir yol bulurlar.
Wiseman, kendilerini şanssız olarak nitelendiren bir grup üzerinde ilginç bir deney yaptı. Bu insanların bir ay boyunca şanslı bir insan gibi düşünüp davranmalarını istedi. Yeni ortamlara girmelerini, deneyimlere açık olmalarını, hayata karşı daha olumlu bir tavır benimsemelerini, daha dışa dönük, daha sosyal olmalarını, kendilerini rahat bırakmalarını ve risk almalarını istedi.
Bu deneyin sonuçları çok etkili oldu. Gönüllüler şans fırsatlarının neler olduğunu  ve şansın kendilerine nasıl yaklaştığını fark ettiler. Gönüllülerin %80’i kendilerini daha mutlu ve “daha şanslı insanlar” olarak nitelediler.
Bir bakış açısı insanın hayatını değiştirebilir. Hayata, olaylara, sevdiklerimize, işimize hangi bakış açısından baktığımız nasıl bir hayata sahip olacağımızı belirler. Hayatı nasıl ele aldığımız, nasıl baktığımız bizi mutlu ya da mutsuz; şanslı ya da şanssız kılabilir.
Kendilerini şanssız olarak niteleyen insanların ilk görüşte fark edilen bir gerginlikleri vardır. Bu gerginlik hem bir sonuçtur hem de neden; çünkü gergin olmak onlara yeni ilişkilerin, yeni fırsatların, yeni şansların kapılarını kapatır.
Şanslı insanlar ise daha rahat ve açıktırlar. Hayatı kucaklayarak yaşarlar. Algıları açık, çevrede olan bitene meraklı, yaklaşımları olumlu ve hoşgörülüdürler. İç seslerine daha çok güvenirler, müşkülpesent değildirler. Bardağın dolu tarafını gördükleri için daha hızlı karar alırlar, daha çok risk alırlar. Olumlu tutumları sayesinde yeni olasılıkları, yeni teklifleri ve fırsatları da kendilerine çekerler. Daha çok insanla tanışmak, yeni oluşumlar içinde yer almak, farklı ortamlara girmek, yeni projelere katılmak onlara daha fazla şans yaratır.
Richard Wiseman’ın dediği gibi “Şans ilahi bir hediye ya da sihirli bir yetenek değildir. Şans, bir zihin durumu, düşünme ve davranma biçimidir. İnsanlar şanslı ya da şanssız doğmazlar. Duyguları, düşünceleri ve davranışlarıyla şansı da şanssızlığı da kendileri yaratırlar.”
Ne şanssız bir insanım ben.” derseniz, öyle olursunuz. Bu inancınız “kendi kendini kanıtlayan bir kehanet” gibi hayatınızı şansızlıkla doldurur.
Belki kendilerini şanssız görenlerin Wiseman’ın bir aylık deneyini  hayatlarında anlamlı bir hayata kavuşmanın kapısını açabiliriz.
Kısaca; Şanslı gibi düşün, şanslı ol... Hadi deneyelim!

24 Mayıs 2016 Salı

Tüketicinin Sadakat Karnesini Ölçümlemek

Tüketicinin sadakat karnesini ölçümlemek için şu kategorilere yoğunlaşmamız gerekmektedir;
No loyalty: Bu kategori, tüketim davranışları herhangi bir kalıba, modele girmeyen tüketicilerden oluşur. Marka seçimleri, rastlantısal bir tavır üzerinden gerçekleşip, herhangi bir marka ile aralarında davranışsal veya tavırsal  sadakat oluşturmayan insanların bulunduğu gruptur.
Inertia loyalty: “Inertia” kelimesi, herhangi bir eylemin bir parçası olmama, pasiflik veya tembellik olarak anlamlandıralabilir. Bu grupta, tüketim davranışları ‘kolay erişilebilirlik’ ve ‘alışkanlık’ nosyonları üzerinden kendini gerçekler. Bu grupta, davranışsal sadakat gözlemlenir iken, tavırsal sadakatten bahsedilemez.
Latent loyalty: “Latent” kelimesi, potansiyel, üstü örtülü gibi anlamlara gelmektedir. Bu grupta, tavırsal sadakati olan ancak yaşam şartlarından dolayı düşük seviyede tüketim sıklığı olan tüketiciler yer alır.
Loyalty: Bu kategori, sadece belirli markaları kullanan ve bu markaları savunma/pazarlama ihtiyacı duyan tüketicilerden oluşur.
Pazarlama departmanlarında çalışanlar, bu basit terminolojinin üzerinde olan teorik kapasitelerini pratiğe dönüştürüyorlar. Aksi takdirde şirketler kendilerini batmaktan kurtaramaz(dı). İyi bir marka yaratmak ve onu kalıcı hale getirmek için her zaman olaylara empatik bakmakta yarar vardır. Daima kendinizi müşterşi yerine koymalı ve mağazada bir de o gözle dolaşmalı ve eksikleri yorumlamalısınız. Siz gerçekten oradan niçin alışveriş yapardınız? Kendinize sık sık bu soruları sormalısınız.
Tüketicinin, ''neden buradan sıklıkla alışveriş yapıyorum?'' sorusu sadakatini sorgulamasını sağlar. Bu noktada eğer tüketici kendisinin market içinde nasıl konumlandığını/konumlandırıldığını  bilir ise; dikte edilen pazarlama stratejilerine karşı direnç göstermeye dair sahip olduğu alan daha da özgürleşecektir. Kazandığı hareket etme özgürlüğü ve kendi tüketim davranışlarına dair edindiği bilgi ile market içerisinde tüketim davranışlarının nesneleştirilmesinden-kendisinin nesneleştirilmesinden- kurtularak; bireyselleşme seviyesi ve tüketim bilinci artan bir marketin oluşumuna katkıda bulunacaktır. Kendi açısından ise; tüketim pratiklerinin sonucunda elde ettiği verimi artıracaktır. Bir başka deyişle; markaların, tüketim pratiklerinden sağladığı bilgi ile tüketicileri yönetme(subjugate) gücünü zayıflatacak ve market içerisinde tüketici-üretici arasında daha yatay bir düzlemde ilişki kurulmasını sağlayacaktır.
Markalar söz konusu sebepten dolayı müşterilerinin 'daha az sorugulayıcı' olmalarını tercih edebilirler. Fakat günümüz dünyasında daima yarını düşünmeli ve uzun vadeli planlar da yapabilmeliyiz. Eğer müşteri gözüyle de olaylara bakabilirseniz, iyi bir marka yaratabilir, ve onu kalıcı hale getirebilirsiniz.

17 Mayıs 2016 Salı

Peki Ya Biz Markalara Ne Kadar Sadığız?

Düzenli olarak satın aldığınız özel bir marka var mı? Peki ya niçin düzenli olarak satın alıyorsunuz? O markada bulduğunuz ve diğer markalarda bulamadığınız o özellik nedir? Sizin için o markayı özel kılan unsur nedir? Fiyat, kalite, renk, koku, biçim, tat ya da sunum şekli, belki de yalnızca renkler? 
Uzmanlar bu sorularun cevapları için aylarca ve hatta yıllarca çalışıyorlar... Herhangi bir tüketici markaya olan sadakatini genellikle sorgulama gereği hissetmezken, markalar bunu yapmak zorundalar. Günümüz rekabet ortamında müşteriler bizi tercih ediyor nasılsa, bir şey yapmamıza gerek yok mantığıyla hareket etmek demek, bir gün tercih etmediklerinde bunun sebebini de bulamamaktır... Yalnızca krizde değil, herşey yolundayken dahi bunun nedenini sorgulamak gerekir.
Müşteriler markamızı sadakatle satın alıyor. Peki ya biz bu sadakati nasıl oluşturduk? Daha fazlasını yapabilir miyiz? (Evet, yanlış okumadınız daha da fazlası... Daha fazlasını isteyen hep yalnızca müşteri tarafı olmak zorunda değil.)
Şirketler, tüketici hareketlerini müşteri ilişkileri yönetimi( CRM) üzerinden inceler.Kaleme almış olduğum yazıda, operasyonel ve analitik pazarlama stratejilerinden (CRM) ziyade, terminolojik yaklaşım ile müşteri/marka sadakatinden bahsedeceğim. Müşteri sadakatini iki ana kategoriye bölerek başlarsak; 1. Davranışsal Sadakat (Behavioral Loyalty), 2. Tavırsal Sadakat (Attitudinal Loyalty) diyebiliriz.
Davranışsal sadakat bizlere tüketim süreçlerinde, ürün alımının fiyat- performans parametresi üzerinden, alışkanlık değeri üzerinden, tarihsel ve kültürel bağıntılar üzerinden hesaplanması ve eyleme dönüşmesi bize davranışsal sadakatin değerini verir. Tavırsal sadakat ise, daha çok duygusal tabanlı seçimlerin ölçümlenmesi ile ortaya çıkar. Bu duygular, bireyden bireye, muhatap olunan üründen ürüne değişim göstermektedir.
Özetle;  Güven, haz, tatmin ve memnuniyet başı çekmektedir. Örnek olarak; güven duygusu ürün kalitesinin yanında, markanın tüketiciyi mağdur etmeyecek satış prensiplerine sahip olmasıyla da gelişiDavranışsal ve tavırsal sadakat kavramları büyük kesişim kümeleri bulunan, iç içe girmiş, birbirinden ayrılamayan ve beraber ölçümlendiğinde müşteri sadakat değerini veren iki ana ölçümleme kategorisidir.

10 Mayıs 2016 Salı

Sadık Marka Yaratmak -2-

Mağaza kartları, biriken puanlar vb. programlar daha büyük bütçeler gerektirdiğinden ve sistem üzerinden yürütüldüğünden küçük ve orta ölçekli firmaların bu tip sadakat programları için büyük bütçeler harcamaya yanaşamadıklarını biliyoruz.
Küçük ve orta ölçekli markalarda da marka sadakati yine  müşteriyle iyi ve özel iletişim kurmakla sağlanıyor. Burada “iyi iletişim”le kastettiğim; zaten hali hazırda verilen ve müşterinin ödediği bedelin karşılığında aldığı hizmet veya ürün standardının dışındaki bir iletişim.
1-Doğru iletişim metodlarının bulunması: iletişim metodlarıyla ilgili stratejiler geliştirilmesi
2-Bu metodların markanın çalışanlarına anlatılması, öğretilmesi
3- Bu metodların uygulanması ve kontrolü
4- Belirlenen iletişim metodların, çalışanların alışkanlığı haline gelmesi (Çalışanların bu iletişim metodlarını bir görev olmaktan çıkarıp alışkanlık ve davranış şekli haline getirmesi)
Ürününü ya da hizmetini sürekli satın aldığınız yerel markaları düşünün… Acaba neden bu kadar bağlısınız bu markalara?
Yerel Markalarda, marka-tüketici sadakatinin, marka çalışanlarının müşterisine gösterdiği  ilgi ve her bir müşterisini özel hissettirecek girişimleriyle sağlanabildiği yadsınamaz bir gerçek. Firma ve marka çalışanlarının tek bir dil oluşturduğu ve her bir müşterisine sanki ilk defa hizmet veriyormuşçasına özenli davranışları tüketici tarafından unutulmuyor.
-Girdiğiniz mağazada “Hoşgeldiniz” ile “Hoşgeldiniz Ayşe Hanım” arasında fark oluyor.
  • Evlilik yıl dönümlerinde çift olan müşterilerinize mesaj atmanız değil, onları telefonla arayarak kutlamanız onları özel hissettiriyor.
-Her zaman içtiğiniz kahvenin az sütlü olduğunu bilen bir personelin sizi hatırlayarak “her zamanki gibi az sütlü hazırlıyorum…” demesi, müşteriyi kendi evinde hissettiriyor.
-Artık özel müşterilerinize doğum gününde çiçek veya çikolata göndermek yetmiyor, onlara zevklerini araştırarak zevklerine uygun hediyeler seçmeniz gerekiyor.
Bu liste uzar gider…
Özellikle yerel ve büyümekte olan markaların, müşterileriyle olan sadakati, insanın iletişim kabiliyetlerinin kullanıldığı metodlara başvurarak kurulabileceği kanısındayım. Doğum günlerinde mesajlar göndermek, Sosyal Medya Hesaplarında sordukları sorulara cevap vermenin ötesine geçmeleri gerekli.
Bu nedenle de pazarlama stratejilerinin, personelle paylaşılması ve personelin bu konuda eğitimlerle desteklenmesi belki de sihirli bir anahtar.  Özellikle yerel markalar müşterilerinin kendilerine olan bağlılığını  öncelikli olarak  “müşteri ve marka çalışanları arasındaki  iletişim stratejisi”nin belirlenmesiyle sağlayabilirler. Bu da müşteri sadakatinden önce çalışan sadakatini gerektirir.

3 Mayıs 2016 Salı

Sadık Marka Yaratmak

Sadakatin zor sağlanabildiği günümüz şartlarında markanın güven inşaa etmesi adına çok kapsamlı çalışmalar yürütmesi gerekmektedir. Her konuda, her ürünün ve hizmetin her zaman daha iyisine, daha da hızlı bir biçimde ulaşma isteğimiz hiçbir zaman bitmeyecektir. Markalar da varlıklarını sürdürebilmek ve müşteri sadakati kazanabilmek adına daima yeni fikirler üretmeye devam edeceklerdir. Duygusal bir bağ kurmak çoğu zaman markaların 'yapabileceği' en önemli strateji olmalıdır. Duygusal bir bağ ile bağlı müşteri markasından 'küçük fiyat artışlarından etkilenmeden' alışveriş yapamaya devam edebilir. Bu bağ devamında sadakati doğurur. 
Sadakatli bir müşteri ürünlerle markayı ilişkilendirir. İlk olarak ürünü almak için mağazaya gitse de sonrasında mağazaya gidip kendisine uygun ürün bulmaya başlar. İşte böyle müşterilere biz 'sadakatli müşteri' adını veriyoruz. Markaların en sevdiği müşteri tipi budur.
Sadakat kurma çabamız artarken, rakiplerimiz de boş durmuyorlar elbette... Bu da markalar için 'sadakat temelli bir alışveriş ortamı' yaratmayı oldukça zorlu bir süreç haline getirmektedir. Bunun tek yolu markaların da müşterilerine sadık kaldığını ispatlamasından  geçiyor.
Bundan çok değil yaklaşık 10 sene önce bir marka ile tüketici arasındaki sadakat bağını kurmak bir miktar daha kolaydı. Alternatifleri bilmiyorduk ve sadece karşımıza çıktıklarında deneme ve kıyaslama şansı yakalıyorduk.Peki ne oldu? Dijitalin hızla hayatımıza girmesiyle, daha ucuz ya da daha kaliteli, daha büyük, daha hızlı (bu daha’ların sonu gelmez…)  ürünü kendimiz rahatça araştırabiliyor bir tıkla ulaşabiliyor hale geldik.
Sadece müşteriler konusunda uzmanlaşması ve onların istediklerini analiz edebilmeleri adına 'müşteri ilişkiler departmanı' artık çoğu kurumsal şirkette bulunuyor. Her geçen gün büyük plazalarda 'Nasıl daha sadakatli müşteriler kazanabiliriz? Müşterilerin sempatisini nasıl kazanabiliriz? Müşterilerle duygusal bir bağ kurmak adına neler yapmalıyız?' şeklindeki sorular sorulmakta, tüm yönetim ekibi tarafından bu soruların cevapları verilmeye çalışılmaktadır. Şirketler 'Sadık müşterileri' için yüksek meblağlarda mesailer ve ciddi bütçeler ayırmaya devam ediyor...
Peki Neden Bu Denli Önemli ''Sadık Müşteri Yaratmak'?
Çünkü;
-Her zaman yeni müşteri kazanmanın maliyeti, eski müşteriyi elde tutmanın maliyetinden fazladır.
-Sadık müşterilere daha az işgücü ile hitap eder cross marketing konusunda daha çok verim alırsınız. (Müşteri spor ayakkabı alırken markayı biliyorsa ve alışveriş yapıyorsa çorap da alabilir)
-Sadık müşterilere artık e-mail yoluyla veya sms ile hızlı ve ucuz bir biçimde ulaşabilir ve mağazanızdaki ya da şirketinizdeki kampayalardan ve indirimlerden bilgilenmelerini sağlayabilirsiniz.
Yalnızca bunlarla bitmemekle birlikte sadık müşteriler sayesinde düzenli gelir elde edebilirsiniz! Bütün bu sadık müşteri elde etme süreci ''Sadakat programları'' adıyla değerlendirilmektedir.
Tam bu noktada Marketing Meet Up konuşmacılarından; Migros Pazarlama İletişimi ve CRM Koordinatörü Kına Demirel’in söylediklerini hatırlamakta fayda var :“Eşiniz ya da markanız fark etmez, sadakati korumak için tek bir şart var o da dikkat çekmek. Nasıl ki eşim ona bağlı kalabilmem için kutlamalar, yemekler, özel anlar, özel paylaşımlar  vb. hayatımızı renkli kılacak dikkat çekme metodlarına ihtiyaç duyuyorsa, markalar da sürekli müşterisinin dikkatini çekerek onları kendine bağlamak zorunda. Sadece son dönemlerde tüketicilerin dikkati fazlaca dağılmaya müsait çünkü dikkatini çekmek isteyen çok…”
Müşterilerimizi sürekli ilgi ve alaka ile beslemek gerektiğini biliyoruz. Onu bağlı hale getirelim ki, bir rakibin ürününü kullanmasın. Kullandığında ya da hizmetini aldığında kendini suçlu hissetsin. Konuyla alakalı Amerika'da bir şirket çılgın bir karar alarak mağaza içerisinde alışveriş yaparken sepetine ürünleri doldurup son anda almaktan vaz geçen kişileri telefonla arayıp ürünlerinden niçin vaz geçtiğini sordu. Elbette böyle bir hareket Türkiye'de çok daha farklı sonuçlar doğurabilir. Bu yüzden iyisi mi kararı beyin fırtınası yaparak almak.
Yine sadakati sağlayan bir başka örnek;  Sosyal Medya üzerinden özel müşterilerini takip ederek,  paylaşımlarını beğenen markaların, kişiler üzerinde yarattığı “O da beni takip ediyor ve seviyor” etkisi. Hem marka ve tüketici arasındaki paylaşımı arttırıyor hem de markanın paylaşımlarında o kişinin, marka sayfasını daha dikkatli takibine, belki yorum yapmasına sebep oluyor.
 Müşterilerinize ilgi gösterin, sadakatin temeli ilgi-alakadır. Müşterilerinizi önemseyin. Önemsenen bir yerde olmak, buradan alışveriş yapmak ve o markanın ürünlerini kullanmak müşteriye kendini daima iyi hissettireceğinden tercih sebebi olacaktır. Unutmayın; Sadece ürünleri değil hisleri satarız. O ürünü giydiğinde müşteri ne hissedecek? O ürünü ne zaman ve nasıl aldığını hatırladığında mutlu olacak mı? Daha fazla empati yapın. Satış biraz da empati demektir. Empatik markaların başarılı olmaları kaçınılmazdır.

Etiketler

2015 2016 4 saniye 7 unsur 7p affetmek Agresif stratejiler Ağızdan ağıza pazarlama Algı Algı yönetmek Alışveriş Alışveriş Merkezleri America Amerika Amerika nasıl Amerika oldu? Anadolu Efes analiz Anı yaşamak Apple Araştırma hedefi Araştırma Problemi araştırmak Araştırmanın künyesi Araştırmanın özeti Avusturalya Ayakkabı B2b Bağımlılık Bağlılık Bait bakmak Başak Değerli Başarı başarılı olmak Başarmak Berke Civan Berliner Bilgi bombardımanı Blog blogger BP Bu Tarz Benim Business Bütçe Bütünleşik pazarlama Bütünleşik Pazarlama İletişimi büyük etkiler bırakmak Cam ambalajlar Cam şişe Cem Çınlar CEO cesaret Ciddiyet ve disiplin Coca Cola content content marketing CRM CV çalışma hayatı Çevre Çevre kirliliği Çiçek çerçevesi Çocuk çözüm Çözüm üretmek Dağıtım Yar Doç Dr Selda ENE Daha güzel bir dünya Değer değişim deney Deneyim denge dengeli olmak Depresyon depresyonla başa çıkma Dersler digital dijital Dijital kampanya Dijital pazarlama Dijital pazarlamanın 5 temel taşı diş sağlığı duygu duygusal liderler Dünya Dünyanın en büyük markaları dürtü düşünür düzen Eleştiri Eminönü Empati Erdem Erdemli olmak Esir Eş zamanlı arama motoru Facebook fark fark yaratmak farklı olmak Farklılaşma Fayda Ferrari filickr Fiyat Formüller geçim Geneleneksel iletişim araçları Georgii Frantsevich Gouse Gerilla pazarlama Girişimci Giyim Google görmek Gurmania güçlü olmak Güven Güvenilirlik güzen Halil Erdoğmuş Hayal Hayatı kolaylaştırmak haz Hedef belirlemek Hitmet üreten hizmet Hoşgörü huzur IK Instagram içerik İçerik İçerik Moderatörü içerik pazarlaması ikna iknanın psikolojisi iletişim İletişim İletişim kirliliği ilham İlham İlişkiler imaj inanç indirim indirim yapmak indirimsiz markalar inovasyon İnovatif insan internet ipana İsim İsim hatırlayamama İsmi neydi? İstek istemek iş hayatı İşaret itibar iyilik izlenim jest kampanya kar etmek Karar karar almak Kares AVM karmaşa Kendimizi ifade etmek Kendini beğenmişlik Kevin Hogan kişilik Kitle KONUM KONUM TABANLI PAZARLAMA Konumlandırma Kuramsal Çerçeve Kurumsal yönetici küçük harf Kültür Lacoste Lc Waikiki leader lider LinkedIn Liste Listelemek Makale eleştirisi Maliyet Marka marka bilinirliliği marka değeri marka imajı marka inşası marka kişiliği Marka kültürü Marka Nedir? marka sadakati marka yaratmak Marka yönetimi Markalar markalarda bog kullanımı Marlboro Marmara Üniversitesi maske Medyada yer almanın artan maliyeti Medyanın çeşitlenmesi merak merak etmek Microsoft mimik Motive edici pazarlama msel pazarlama Mutlu olmak mutlu olmanın koşulları Mutlu olmanın yolları muzaffer şerif mücadele Müşteri müşteri ilişkileri Müşteri İlişkileri Müşteri İlişkileri Yönetimi müşteri memnuniyeti müşteri sadakati müşteri şikayetleri müşteriler Nasıl başarılı olunur Nestle Nike olumlu düşünmek Onedio Onel AVM Operasyonel pazarlama Ödev Ödevler ön yargı Önem ÖNERİM Özellikler Para para kazanmak Parekendeci Pazar Pazara uyum Pazarlama Pazarlama Araştırmaları Pazarlama Karması Pazarlama Kirliliği Pazarlama noktaları Pazarlama okuyanlar Pazarlama uzmanı Pazarlamanın P'leri people physical evidance Pinterest Place Plain pack Plastik atıklar PR Prestij Price Proaktif process Product Prof Dr Ahmet Ercan GEGEZ Prof Dr Fatma Müge ARSLAN Prof Dr Mert UYDACI Promotion psikoloji Radyo Rakip Red Bull rekabet Reklam Reklam ajansı Reklam Müziği Reklam önerisi Risk robert bosch Rus Rus kültürü Rusya Rusya pazarı sadakat sadık müşteri sağlık Samsung saniye Satış Satış temsilcisi Saygı Selfie Sembol Sevgi Sınavlar Sigara Simge Simple simülasyon Sistem sorulama sosyal sosyal girişimci Sosyal Medya Sosyal Medya Esiri Sosyal medya kampanyası taslakları Sosyal paylaşım Spor Starbucks Stiletto Strateji Stratejik pazarlama şans şansa inanmak şikayet şikayet yönetimi Şişe Şişeler takit etmek taklitçilik Tarihçe Tarz Tasarım Tatlı tatmin Televizyon Televizyon Reklamları Terim Tick Tock Boom Toptancı TREND tumblr Tutundurma tutundurma karması Tüketici Twitter uslup Ücret Üniversite Ünlü olmak Ürün Ürün çeşitliliği Ürün kalitesi Ürün yönetimi üyeler Vazgeçmek Vestel WOM Word of mouth Y nesli yaşam Yeni medya Yeni ürün geliştirme yeni yıl Yerli malı yorum yorum pazarlama yorumlar yönetici yönetmek Zafer Tanrıçası Zaman Zenginlik Ziyaret Ziyaretçiler