Thomas Edison'un ampülü bulması da aynı şekilde birden bire ve beklemeden gerçekleşmedi.. Yıllar süren deneyler. Ayırdığı zaman, ölçümlemeler ve bir çoğu... Thomas Edison büyük bir bilim adamıdır. Kendinden sonrası için bambaşka bir neslin yetişmesine katkıda bulunmuştur. Bugün ellerimizde akıllı telefonlar ve önümüzde bilgisayarlarımızla bir tıkla Dünya'nın diğer tarafına bir yazı gönderebiliyorsak şüphesiz bunda katkısı olan pek çok isim var.. Birkaçı: Elektrik atomunu bilimsel anlamda ilk inceleyen kişi William Gilbert’dir. Gilbert on altıncı yüzyılın sonlarında statik elektrikle manyetizma arasındaki ilişkiyi bilimsel yöntemler kullanarak araştırmıştır. Ayrıca elektrik yüklerini pozitif ve negatif olarak isimlendiren kişi de Gilbert’tir. Gilbert'i belki pek çoğumuz bilmez. Ama fitili ateşleyen kişidir.
1800’lü yılların başında Volta, pilleri icat etti. Davy iki farklı yükteki kömür akımını kullanarak elektriği ısı enerjisine dönüştürdü. Christian Orsted, içinden elektrik geçen bir iğneden hareket gözlemledi ve elektriğin manyetik alan oluşturduğunu keşfetti . Bu isimlerle alakalı internette pek çok belgesel ve araştırma mevcut merak edenler için. İzlerken hiç sıkılmıyorsunuz. Aksine sizi bağlıyor ve bir anda o dönemlere gidiyorsunuz. Animasyon şeklinde canlandırmaları da gerçekten çok yerinde olmuş. Çocuğunuzla dahi seyredebilirsiniz.
Elektriğin günlük hayatta kullanılması ise 1800’lü yılların sonlarına doğru gerçekleşti. Theoplinne Gramme elektrik yüklerinin kablolar yoluyla bir yerden başka bir yere taşınacağınıkeşfetti . Edison 1881 yılında ABD’de ilk elektrik üretim tesisini kurdu. Böylece evlerde ve sanayide elektrik kullanılmaya başlandı. Elektriğin bulunmasıyla aydınlatma lambaları da icat edildi ve böylece insanlar kandiller veya fenerler kullanarak yapılan aydınlatmayı terk etmeye başladı. Bu noktada yukarıda saydığımız tüm isimlere teşekkürü borç biliriz. Eğer şuanda Dünya'nın durumunu görselerdi. Bir anlık bir bilgi kıvılcımının nasıl büyük bir yangına dönüştüğünü ve diğer insanlara ışık tuttuklarını görebilirlerdi. Bu isimlerin her birine hayranlığım sonsuz. Bu dünyada onların yaptıklarının %1'i kadar bir şeyler başarmak bile beni hayli mutlu etmeye yeterdi...
Başarıdan bahsetmişken; 'Başarının %99'u başarısızlıktır' sözünde anlatılmak istenen başarısızlık, denemektir. Denemek de hata yapma özgürlüğü olmasıyla doğrudan ilişkilidir. Dürüst ve şeffaf olmak, insanlarda güven oluşturmak şüphesiz kendimize olan güvenimizi de yerine getirecektir. Etrafımızdaki insanların hatalarını bulup çıkarmak güzel bir iştir. Ancak bu hataları söyleyüş tarzındaki uslubumuz çok önemlidir. İnsanalrın hata yapmasını kollayan ve bu şekilde onlara kırıcı bir biçimde hatalarını söyleyen biri olmak ciddi derecede antipati oluşturur. Eğer bu hataları nasıl düzeltebileceklerini gösterirseniz, yardımcı olmaya çalışırsanız bu size daima olumlu dönüş yapar.
Başarı ekip işidir diye düşünürüm hep. Eğer iyi bir ekibiniz varsa, bir sinerji yaratabiliyorsanız, doğru işlerde doğru insanları konumlandırırsanız, bir saatin çarkları gibi uyum içerisinde olursunuz. Bu uyumla birlikte hızlanır ya da yavaşlarsınız. Gerçek şu ki bireysel olmak bu durumu zorlaştıracaktır. Herkesin uzmanlık alanı farklı olduğu gibi, her işi bir başınıza yapmaktan kaçınmalısınız. Bir şirkette her bir birey bir yapbozun parçaları gibi. Doğru resmin çıkması bu yapboz parçalarını doğru bir biçimde yerleştirmeye benziyor. Resim ne kadar büyürse (İş ve işyeri, çalışan sayıs, üretimin boyutu vs) bu yapbozu koordine etmek o kadar zorlaşabiliyor. Bu noktada departmanlar devreye giriyor. Bu departmanlar sorumlu oldukları alanla alakalı üst yönetime bilgi veriyorlar. Üst yönetim bu durum hakkında net bir karar verebilmek için bu raporları değerlendiriyor. Bu örneği başkanlık seçimleri gibi ele alın. Önce mahalleler, sonra caddeler, şehirler, bölgeler ve tamamı... Başarı bir kombinasyondur. Doğru ilerlemeyi gerektirir. Önce bölgelerden başlayamazsınız. Mantıklı olan yavaş ve temkinli ilerlemektir.
Hata yaptıysanız, hatanızı kabullenin. Bir daha yapmamaya gayret edin. Ancak hata yapabilmeniz için durumu daha önceden irdeleyip konu hakkında, duruma benzer problemleri çözün. Tıpkı ÖSS gibi. Nasıl öncesinde onlarca deneme testi yapıyorsak, kendinize durumu deneyebileceğiniz bir örnek hazırlayın ve çözülmeye koyulun. Bunu şirket içinde kriz öncesinde bir hazırlık olarak planlayabilirsiniz. Eğer krizleri fırsatlara dönüştürmez isek, uzun süre varlığımızı sürdüremeyiz. Bir SWOT hazırlamakla işe başlayabilirsiniz. (Önümüzdeki günlerde SWOT analizi hakkında bilgilendirici bir yazı paylaşacağım) Bu sizi geleceğin belirsizliğine karşı stresten korur. Daha önceki yazılarımda belirtmiştim. Liste yapın, hafifleyin. Liste yapmak ile ilgili yazımı okumak için: http://stratejikmarkayonetimi.blogspot.com.tr/2015/01/hayallerinizi-listeleyin.html
Şirketinizde, çalıştığınız ortamda hataların paylaşılmasına olanak tanımalısınız. Ancak hatalar belirlenir ve ifade edilebilirse çözülmeleri konusunda bir girişimde bulunulabilir. Bu sayede siz, çalışanlarınıza, çalışanlarınız size güveneceksiniz ve bu şüphesiz müşterileriniz için de geçerli. Hataya hoşgörüyle yaklaşın. Ancak durumu ifade eden kişiye, doğru seçeneği sunduktan sonra bekleyin. Müdahale etmeyin. Eğer yine yanlış yaparsa daha sert biçimde uyarın. Hatayı telafi için biraz güven oluşturmalısınız. Eğer hata yaptığında kovulacağını biliyorsa, hata yaptığında istifasını verebilir. Siz problemler istemiyorsunuz, çözümler istiyorsunuz. O halde çözümcü bir tutum sergilemelisiniz.
Artık bir çok şirkette hoşgörü göstermek olmazsa olmaz bir tutum olarak ele alınıyor. Takım çalışmasına yatkın çalışanlarla iletişim kurmak istenmesi bu yüzden. Siz de eminim iş ilanlarında bolca bu kelimeleri duyuyorsunuzdur. ''Takım çalışmasına yatkın'' insanlara ilham verebilen, hataları ölçümleyebilen, kolay pes etmeyen, uzlaşmacı ve etkin biri olmak gibi önemli özellikleri içerir. Bunlar kelime olarak ifade edilmese bile aslında anlatılmak istenen bunlardır. Kolay pes etmemek; Zorluklara karşı ne kadar direnç gösterebileceğinizi ortaya koyar. Uzlaşmacı olmak; Çıkabilecek bir tartışmada ya da anlaşmazlıkta orta yolu bulma konusundaki becerinizi ortaya koyar. Tıpkı bir hakem gibi. İnsanlara ilham verebilmek; Olumlu özelliklerini bulup çıkarabilmek. Etkin biri olmak ise; Kendine güveni tam, iletişim becerileri kuvvetli olmak ve Hataları ölçümleyebilmek ise; Yapılan yanlış işlemleri analitik olarak veriye dönüştürebilmek bu verilerden yola çıkılarak bu hatayı telafi etmeye yönelik çalışmaları kapsar. Bütün bunlar sizden beklenir elbet, ancak bu şekilde uzun uzadıya açıklanmaz...
Başarı; göze almaktır. Başarılı olmak, başarısız olmayı da göze almaktır. Buna risk almak da diyebiliriz. Borsacılar risk der. Bazıları denemek, bazıları ise kaybetmek. Ne olursa olsun bir atmaca gibi hedefinize dönük olmalısınız. Hedefinizi incelemelisiniz. Hazırlık yapmadan girişmeyin! Bekleyin, bekleyin ve doğru zamanı kollayın. Tıpkı yukarıda bahsettiğimiz ÖSS testleri gibi. Kendinizi denemeden yola çıkmayın...
İnsan yönetmek, hata yapmadan öğrenilebilecek bir beceri değildir. Bu bir gitar çalmaya ya da bir işletim sistemini öğrenmeye benzemez. İnsanalr değişkendir. En önemlisi siz de değişirsiniz. Her gün farklı hissedebilirsiniz. Ki onlar da her gün aynı performansı gösteremiyebilirler. Önemli olan bu kombinasyonları doğru belirlemektir. Her farklı kombinasyonun olma olasılığını, sonuçlarını, işleyişini düşünürsünüz. Bağımlı ve bağımsız değişkenleri belirlersiniz. Bu biraz kulağa matematin problemi gibi geliyor olabilir. Belki biraz öyle. Sonuçta siz şirket yönetiyorsunuz, ya da bir takım... Matematik zekası, sözel beceri, biraz müzik, biraz zaman, biraz ilgi ve çalışmak... Başaramayacağınız bir şey yok. Sadece isteyin.
Her şeyi deneyerek öğrenemeyebiliriz bazen. Ki böyle durumlarda bizden önce denemiş, yanılmış, öğrenmiş ve başarmış insanların deneyimlerinden faydalanabiliriz. Bu öğrenmek adına seçilebilecek en akılcı yollardan biridir. Gerçek deneyimlerden ilham alın. Başarı hikayeleri okuyun. Bol bol biyografiye göz atın. Sıkılmazsınız. Size ilham verecektir. Başkalarından bir şeyler öğrenmek konusunda sabırlı ve şaffaf davranmalısınız. Eğer karşınızdaki kişi yaşça sizden büyük, deneyimleriyle size ışık tutabilecek biriyse konuşmaktan çekinmeyin.. Ne de olsa siz de yaşlanacaksınız. Kim bilir belki de sizin de kapınızı sizin gibi biri çalacak ve deneyimlerinizden yararlanmak isteyecektir. Empati kurmayı ihmal etmeyin. Hata yapmaktan çekinmeyin. Mükemmeliyetçilik sizi yiyip bitirmesin. Sakin ve kararlı olun.
Michael Jordan’ın “Failure” isimli Nike reklâmında “Defalarca yenildim, bu yüzden başardım.” dediği gibi ancak hata yaptıktan, kaybettikten, yenildikten sonra başarıyı yakalamak mümkün oluyor.
Aslında şöyle bir düşününce çocukların her şeyi ne kadar da hızlı ve kolaylıkla öğrendiğine şahit olmuşuzdur. Çocukların sosyalleşip, cesaretlerinin kırılmaya başlamasından önceki yaşlarında hızlı öğrenmelerinin en önemli sebebi hata yapmaktan korkmamalarıdır. Çocuklarda ne hata yapmaktan korkma ne de hatadan utanma vardır. Bu davranış onları inanılmaz bağımsız, cesur ve yaratıcı kılar. Büyüdükçe sosyal kaygılarımız , statü endişemiz artar ve “karizmayı çizdirmekten” eleştirilmekten korkar oluruz. (Alain de Botton)
IBM’in kurucusu Tom Watson, IBM’i kurduğu ilk yıllarda, “başarılı çalışmalara imza atmak için yapılan hata oranını ikiye katlamak gerektiğini” söylemişti. Watson’nun kendisine bağlı bir yöneticisinin, on milyon dolara mal olan bir hatası karşısında “Hata yapan yöneticimi işten atacak kadar zengin değilim. Her hata bir tecrübedir. Biz de bu kez on milyon dolarlık bir ders aldık.” demiştir.
Eğer şirket içinde hatayı hoş görmez isek, herkes işi kendi bildiği gibi çabuk ve bildik yoldan yapmaya çalışır. Kimse yeni bir yol denemeye cesaret edemez. Kimsenin inisiyatif kullanmadığı şirketlerde ise “Evet, efendim.” diyen çalışanlar çoğalmaya başlar. Öğrenen ve birlikte hareket eden bir şirket kültürü yerine “itaat kültürü” oluşmaya başlar. Başarıya olanak tanıyın. Başarıya ödül, başarısızlığa ceza fikrinden uzaklaşmalısınız. Bu içinde bulunduğumuz zamane ters düşen bir anlayış şeklidir. Doğru bir sistem kurmak için suçlu-arama kültürünü (blame culture) ortadan kaldırmalıyız. Bir şirkette kimin suçlu olduğu önemsizdir. Bir hata yapılmışsa o hatanın bir daha yapılmamasını sağlamak gerekir. Suçluyu cezalandırmak işe yaramayabilir. Her hatada bir suçlu aramak sadece çalışanlar arası mesafeyi açmakla kalmaz kimsenin risk ve sorumluluk almayacağı bir şirket ortamı yaratır. Bu durumda yapılması gereken, kişilere risk alma sorumluluğu vermek ve başarı konusunda desteklemektir. Onlara ilham vermelisiniz. Yapılan hataların neden ve nasıl oluştuğunu analiz etmeliyiz (Root-cause analysis). Bunların bir daha tekrarlanmaması için, hataya neden olan temel sebebi ortadan kaldırmalıyız ve ilgili iş sürecini yeniden tasarlamalıyız.
Silikon Vadisi’nde “Başarısızlık burada hoşgörüyle karşılanır.” denir. Dünyanın en inovatif insanlarından birisi olan Bill Gates, Da Vinci’den ilham alarak, “Yaratıcı ruhunun temelinde, her şeyi denemek güdüsü ve merakı” olduğunu söyler.
3M firmasında Post-it‘ler bir hata sonucu bulunmuştur. Çok güçlü bir yapışkan icat edilmek istenirken tam aksine en zayıf yapıştırıcı icat edilmiştir. 3M şirketi, eğer ArGe ekibini hatasından dolayı cezalandırsaydı bugün 3M firmasını dünyanın en büyük şirketlerinden biri yapan Post-it hayatımızda olmayacaktı.
Başarı tanımlanabilir bir olguysa herkes kendi açısından bakıp, ''Benim için başarı şudur'' diyebilir. Herkese göre değişen başarı; Bir anneye göre çocuğunu doğru yetiştirmek, bir iş adamına göre terfi almak, belki bir çöpçüye göre sokağı doğru ve eksiksiz süpürmek olabilir. Ne olursa olsun başarıyı isteyin. Başarıyı çağırın. Risk almaktan korkmayın. Başarısızlıklarınızı ise o işi 'nasıl yapmamanız' gerektiği konusunda size bilgi veren birer araç gibi görün. Gerçekten başarı bir bakış açısıdır. Başarı bir girişimdir. Her şeyden önce bir yerden başlamaktır. Harekete geçmelisiniz. Koşmaya başlamadan, kazanıp kazanmayacağınıza dair kesin bir şey söylemek mümkün olmayacaktır.
Hepinize başarılar giliyorum. Yazılarıma göstermiş olduğunuz ilgi için minnettarım.
Eda Demirden
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder